Paraşütçü Tahtakuruları

Gözde Yılmaz

8. Hafta > Hamak, Tahta, Gece / Dünya üzerindeki son kovid-19 hastası (ama karakter değil tip)

Metaforik çocuk öyküsü.

PARAŞÜTÇÜ TAHTAKURULARI

Küçük kız evinin bahçesindeki hamakta oturmuş babasını düşünüyordu. Biraz üzgün bir hali vardı. Onların birlikte vakit geçirdikleri en güzel yerdi burası. Bazen hamakta birbirlerine sarılarak uyurlardı. Bazen de babası ona hikayeler anlatır, kitaplar okurdu. Yıldızlara beraber bakıp gökyüzünü tanırlardı. Bu hamak küçük kızın büyük salıncağıydı.

Gece olduğu için gökyüzünde bir sürü yıldız vardı. Ay dede de bu gece kocaman görünüyordu ama küçük kızın üzgün halini görünce kendi büyüklüğüne pek sevinemedi. Çünkü her zamanki gibi onunla konuşup ilgilenmiyordu. Hamakta oturmuş merakla gökyüzüne değil de üzgün gözlerle yere bakıyordu.

Bir süre sonra annesi kızının en sevdiği hikaye kitabıyla birlikte gelip yanına oturdu. Uyku vakti çoktan geçmişti. Ancak kızının mutsuz olduğunu anlayan annesi, uyumadan önce onunla konuşmak istedi. Yüzünü güldürmek için de en sevdiği kitabını okumayı düşünmüştü. Ancak küçük kız o kitapla da ilgilenmedi. Annesi saçlarını okşayarak neden bu kadar üzgün olduğunu sordu.

-”Babamı çok özledim annecim. Kaç gün oldu hala eve gelmedi. Bizi hiç özlemedi mi? Neden hala gelmiyor?”

Annesi, kızının babasını uzun süre görmediği için üzgün olduğunu anlamıştı. Aslında küçük kızın bu kadar çok üzülmesine gerek yoktu. Bunun üzerine annesi de babasının neden eve gelemediğini anlatmaya başladı.

-”Babanın bir süre eve gelemeyeceğini söylemiştim kızım. Ama bu kadar çabuk özleyeceğini tahmin etmemiştim. Baban da seni çok özlemiş. Hemen de gelmek istiyormuş. Hatırlarsan eğer telefonla konuştuğunuzda bunu sana da söylemişti.”

-”Evet ama neden gelemediğini söylemediniz.”

-”Haklısın söylemedik. Ama şimdi söyleyeceğim ve sen de babanın bize ne kadar kıymet verdiğini anlayacaksın. Vee bizim için yaptığı kahramanlığı da öğrenmiş olacaksın.”

Küçük kız gözlerini irice açıp ellerini çırparak sevinçle konuştu.

-”Benim babam kahraman mı yaniii? Ama bana marangoz olduğunu söylemişti. Tahtalara şekil verip bir sürü şey yapıyormuş. Mesela sandalye yapıyormuş. Sonra masa yapıyormuş, dolap yapıyormuş ve başka şeyler de tabi.”

Bu sefer de meraklı bakışlarla annesine bakmıştı. Küçük kızın annesi tebessüm edip, eliyle saçlarını okşayarak cevap verdi.

-”Evet ama en son işe gitmek için evden çıktığında çok ilginç bir şey görmüş. Atölyenin içinde paraşütle uçan bir sürü tahtakuruları varmış. O kadar çoklarmış ki, her tarafı sarmışlar. Tavandan aşağıya atlayıp paraşütlerini açıyor sonra da atölyede çalışan insanların üzerine konup onları rahatsız ediyorlarmış. Tahtakuruları kimin üzerine konduysa o kişi hemen kaşınmaya başlıyormuş. Neredeyse bayılana kadar kaşınıyorlarmış.

Meğer önceki gün yabancı bir adamdan satın aldıkları tahtaların arasına saklanarak atölyeye girmişler. Akşam olduğunda herkes evine gidince de ortalığın sakinliğinden yararlanıp hepsi birden meydana çıkmışlar. Paraşütlerini de takıp yüksek yerlerden aşağı atlayarak her tarafı dağıtmışlar.

Bu böcekler çok küçük oldukları için baban da onları fark etmeden elbiselerinin arasına saklanır da evimize gelirler diye yanımıza gelemiyormuş. Eğer eve gelirse, o paraşütçü tahtakuruları bizim ve başka insanların da üzerine atlar ve herkesi kaşındırmaya başlarmış. Bu sebeple de baban hepsini yakalayana kadar onlarla savaşmaya karar vermiş. Atölyeyi bütün tahtakurularından temizlediğinde artık evine dönebilirlermiş. Anlayacağın baban bizi çok özlemesine rağmen sağlığımızı düşündüğü için yanımıza gelemiyor. Sence de bu kahramanlık olmaz mı?”

Küçük kız duyduklarından sonra çok mutlu olmuştu. Hemen annesinin sorusuna cevap vermek istedi.

-”Tabiki kahramanlık olur anneciğim. Babam geldiğinde bizi paraşütçü tahtakurularından koruduğu için ona çok teşekkür edeceğim ve bir sürü de öpeceğim.”

Yukarıda küçük kızı izleyen ay dede de onun mutlu olduğunu görence çok sevindi. Mutluluktan parlaklığı bile daha çok artmıştı. Yıldızlar da her zamankinden daha parlaktı şimdi.

Artık küçük kız babasının atölyeyi paraşütçü tahtakurularından temizlemesini sabırla bekliyor ve aklına geldikçe de bunun için dua ediyordu.

Aradan üç hafta kadar bir zaman geçti. Bu zaman içinde annesiyle beraber vakit geçirdiler ve birlikte birçok etkinlik yaptılar. Yine bir akşam vakti, hamakta uzanmış annesinin okuduğu hikayeyi dinlerken babasının yanlarına geldiğini gördü. Çok şaşırmış ve çok da mutlu olmuştu. Demek ki babası işyerini paraşütçü tahtakurularından temizlemişti. Ve kimseyi kaşındıramayacaklardı artık. Sevinçle yattığı yerden fırlayıp koşarak babasının boynuna sarılıverdi.

O akşam gökyüzünden onları izleyen Ay da mutluluklarına ortak oldu. Sevincinden parlaklığı daha çok artmış ve kocaman gülümsemişti.

Gözde YILMAZ

- Vaktiniz varsa youtubeden tahtakurusu türküsünü dinlemenizi tavsiye ederim:) Aşağıda orjinalinden biraz farklı sözleri yer alıyor. İnternetten kopyaladım.:)

TAHTAKURUSU / 1920

- Tahtakurusu elinden ben bir bizarım

Onu görünce bilmem neye kızarım

Öfkelenip ona destan yazarım

Düşmanımız oldun tahtakurusu

Ta gündüzden bana dişini biler

Yavrularını üstüme elekten eler

Teklif tekalüfsüz koynuma girer

Sevgilim mi oldun tahtakurusu

İnsanlar elinden kalmıştır naçar

Zayıfı az yoklar şişmana geçer

Işığı görünce dörtnala kaçar

Cip arabası mı oldun tahtakurusu

Akşam olsa diye acele eder

Uyumuş mu diye bir kere dener

İtler(?) gibi yavrum kanımı emer

Asistan mı oldun tahtakurusu

Teni gayet naziktir değince patlar

Bir gün göremezse hırsından çatlar

Eğer yer bulamazsa tavandan atlar

Paraşütçü mü oldun tahtakurusu

- Bayram Aracı