Cünyır Dom Cobb

Gözde Yılmaz

7. Hafta

CÜNYIR DOM COBB

İşe geç kaldığım için aceleyle caddeye çıkıp yolda yürümeye başladım. Saate bakmadığımdan ne kadar geciktiğimden emin olamıyordum. Uzakta, yolun başında elinde muz tutan bir kadın gördüm. Başta elindekinin muz olduğundan da emin olamamıştım. Çok önemli bir işim olmasaydı neden muz taşıdığını sorabilirdim. İşe çok geç kalmıştım. Bu yüzden muz taşıma sebebini soramayacaktım. Zaten muzu neden taşıdığını bilmek benim için çok da önemli değildi. Elinde muz olan kadınla köşebaşında karşılaştığımda onun Ethel hala olduğunu anladım. Yaklaşık yirmi yıldır görmediğim biriyle şimdi karşılaşmış olmak çok garipti. Böyle birine selam vermek de içimden gelmemişti ama mecburdum sanırım. Göz göze geldiğimizdeyse onu gördüğümde şaşırdığım kadar bile şaşırmamıştı.

Muz takrar dikkatimi çekince neden elinde taşıdığını sordum. Gülerek muzu taşımasının çok önemli sebebi olduğunu, benim de bilmemi istediğini söyledi. Bir karar vermem gerekiyordu. İşe geç kalma pahasına muzu taşıma sebebini öğrenmek için Ethel halayla yürümeye başladık. Ancak bir sorun vardı. Yavaş yavaş yürümesi tahminimden çok daha fazla geç kalmama sebep olacaktı. Tam sokağın köşesini dönmüştük ki birden karşımıza bir fil çıkıverdi. Fili başıboş bir halde Manchester gibi bir yerde görmek çok garipti. Üstelik durduğu yerden yolu da tıkıyordu. Nerede yaşıyordu acaba? Bir dakika! Ben neredeydim asıl.

Bu garipliğe neden çok şaşırmamıştım. Üstelik filin orada olmasının nedenini de düşünmemiştim. Arkamızda başka bir filin sokağın diğer başını tıkadığını gördük.

Sabah evden aceleyle çıkmama rağmen hem işe geç kalmıştım hem Ethel halayla karşılaşmıştım. Birde üstüne bu filler ile uğraşıyordum. Artık işe yetişemeyeceğim kaygısıyla muzun da önemini unutmuştum.

Bu stresle uyandım. Yatakta doğrulup rahat bir nefes aldım. Gördüğüm rüya çok garip gelmişti. Neden rüyamda Ethel Halayı, filleri ve muzları gördüğümü merak ettim. Sesler duyunca radyonun açık kaldığını fark ettim. Elektronik radyo sabah yedi haberlerini veriyordu. Saate baktım. Yediyi on geçiyordu. Hemen yataktan kalkıp banyoya girdim. Duştayken radyodaki haberi duymaya çalıştım. Çok iyi duyulmuyordu. Ancak anladığım kadarıyla yerel bir haber kanalı sirkten kaçan bir filden bahsediyordu. Gördüğüm rüyayla tabiki tesadüf olamazdı. Uyuduğum sırada radyodan gelen haberi duymuş olacaktım. Bu yüzden de rüyamda fil görmüştüm.

Hemen giyinip, işe gitmeden önce kendime bir fincan kahve yaptım. Bir film şirketinde çalışıyordum. Buradaki işim filmler için senaryo yazmaktı. Ben senaryoyu düşünüp yazıyordum sonrasındaysa film çekiliyordu. Aklıma rüyamda Manchester sokaklarında gördüğüm fil geldi.

Mutfak masasının üstünde bir not kağıdı gördüm. Karım bırakmış olmalıydı.

“Akşam işten gelirken muz almayı unutma” yazıyordu.

İyiki not bırakmıştı. Çünkü benim aklımdan tamamen çıkmıştı. Sürekli diyet yaptığı için fazla muz tüketiyordu. Umarım işten dönerken almayı unutmazdım. Evden çıkıp yürümeye başladım. O sırada cebimdeki telefon çaldı. Arayan annemdi.

“Merhaba anne” diyerek halini sordum.

“Neden aramıştın.”

“Sana üzücü bir haberim var oğlum.” dedi. “Ethel halanı hatırlıyor musun?”

“Biraz hatırlıyorum.” dedim. “Yirmi yıldır görmemiştim.”

“Çok yaşlanmıştı kadıncağız. Birkaç hafta önce çok hasta olduğundan yakınıyordu. Korkardım yakında ölecek diye. Dün gece de öldüğünü öğrendim.”

“Üzüldüm” dedim.

Sanırım benim de orada olmam gerekiyordu. Yolda yürümeye devam ettim. İşe geç kalmak istemiyordum. Bir yandan rüyamı düşünmeye başladım. Ethel halayı, muzları ve filleri. Sonra yaşadıklarımın aynısını rüyamda gördüğümü fark ettim. Tüm bunları daha fazla düşünmek istemedim. Yürüyüşümün yavaşladığını fark ettiğim an daha da hızlanarak yürümeye devam ettim. Attığım her adımda yolun üzerinde erimiş haldeki yapışkan şekerlemeleri fark ettim. Ayakkabıma da yapışmışlardı. Şekerlerden kurtulmak için daha çok hızlanmama rağmen ilerleyişim aksine daha da yavaşlıyordu. Kolumdaki saate baktım. Ters tarafa doğru hızla döndüğünü gördüm. “İyi” diye düşündüm. “Saat ters yönde gidiyor. Henüz geç kalmamışım. İşe yetişmek için geç değil. Hatta erken bile denilir. İşe geç kalmayacaktım evet. İşe geç kalmayacağım.”

Gözlerimi açıp tekrar uyandım. Tekrar mı?

Garip bir durumdu. Hem de çok garipti. Yatakta öylece oturup kaldım. Sonra bir çimdik attım kendime. “Ah” acıtmıştı. Demek ki artık tamamen uyanıktım. Erken kalkmıştım. Bu defa geç değildi. Radyo açık değildi ve alarm da henüz çalmamıştı. Saat altı buçuğu gösteriyordu. Anlaşılan karım da evdeydi.

“Evde yeterince muz var mı?” diye sordum ona. Bana delirmişim gibi bakıyordu.

“Ne demek istiyorsun?” diye sordu.”

“Diyetin için evde hiç muzun olmadığını düşünüyordum…”

“Diyet mi? Ne demek hiç muz yok? Sence benim diyete mi ihtiyacım var? Şişman mı demek istiyorsun bana?” dedi.

“Hayır, tabiki öyle demek istemedim. Hiç Manchester’daki filler hakkında bir şeyler duydun mu?”

“Filler mi?”

“Evet, filler, sirkte yaşayan hani?”

“Manchester’da? İyi de burada sirk yok ki. Fil de yok. Nereden çıktı şimdi bu? Kesin işteki stresten dolayı böyle oldun sen. Yeni film için çok çalıştırıyorlar seni. Evde bir süre sadece dinlensen daha iyi olacak.”

“Galiba haklısın” dedim. “Annemi aramam gerekiyor. Telefonumu verirmisin?”

“Neden? Saat daha altı buçuk. Erken değil mi?”

“Haklısın, önemli değildi zaten.”

“Neyse ben işe gidiyorum. Sen de sakinleş ve kendine gel biraz. Görüşürüz.”

“Tamam.”

Annemi aradım.

“Merhaba anne”

“Merhaba canım. Neden bu kadar erken aradım oğlum.”

“Ethel halayı hatırlıyor musun anne?”

“Tabi. Ancak yaklaşık yirmi yıldır hiç görüşmedim onunla.”

“Nasıldır acaba?”

“Hiçbir fikrim yok. Yirmi yıldır görüşmediğim için bilmiyorum. Neden endişelendin ki sen?”

“Yok bir şey. Neyse hoşçakal anne.”

Çay yaptım. Sonra yatağa geri döndüm. Karım haklıydı. Bugün biraz dinlenip sakinleşmeliydim. Bir süre sonra patronumu aradım.

“Bugün çok iyi hissetmiyorum kendimi. Yeni projenin stresi beni çok yordu” dedim.

“Yazık olmuş. Ben de yeni ve heyecanlı bir fikir bulmuştum. İçinde bol aksiyon geçen bir şeyler. Dinle beni. Büyükşehirde bir sirkte geçen fil macerasına ne dersin? Radyoaktifin bol olduğu bir yerlere kaçar, bir sürü muzlar yer orada. Delirmiş gibidir. Çok sevdiği yapışkan şekerlerle durdurmaya çalışırlar vs.”

“Anlıyorum. Peki Ethel hala bu senaryonun neresinde olacak?”

“Ethel hala mı?”

Telefonu hemen kapattım. Artık uyanmak için ümit etmeye başladım.