Ethel Hala, Muz, Fil....

Cemre Aksoy

1

İşyerinin bulunduğu caddede aceleyle yürürken karşıma bir yol çıktı.

Nereye gittiğimden emin değildim.

Elimde bir tane muz tutuyordum.

Elimde neden muz vardı emin değildim.

Muzun önemli olması için çok fazla sebep olabilirdi.

“Muz neden çok önemli olmasın ki?” dedim içinden aceleyle yürürken.

Köşe başında Ethel hala ile karşılaştım.

Çok garip hissettim çünkü Ethel halayı görmeyeli yaklaşık 20 yıl olmuştu.

2

-Merhaba Ethel hala seni 20 yıldır görmemiştim, nasılsın?

3

Ben şaşırmıştım fakat Ethel hala şaşırmamıştı.

4

Dikkatlice bana bakıp “O muz ne?” dedi. Güldüm ve “Muzun çok önemli olduğunu bilirsin.” dedim. Ethel hala ile iş yerine yürümeye karar verdik. Ama sorun şuydu ki Ethel hala yavaş hatta çok yavaş yürüdüğü için işe çok geç kalmıştım. Birlikte köşeyi döndüğümüzde Sokak da bir fille karşılaştık. Ethel hala dönüp “Siz nerede yaşıyorsunuz böyle? Manchester da filler yolları mı tıkıyor?” dedi. Çok garip bir şekilde şaşırmamıştım. Ethel halaya hayır derken düşündüm. Acaba başka sokakları da fil mi tıkamıştı? Bu sabah hem işe geç kalmıştım hem de Ethel hala yavaş yürüdüğü için acele edemiyordum. Aniden uyandım.

5

Rahat bir nefes aldım. “Şükür ki rüyaymış.” diye düşündüm. Çok garip bir rüya görmüştüm. Rüyadaki filleri merak etmiştim, ya Ethel hala ve elimdeki muza ne demeliydi? Açık olan otomatik radyodan gelen sesi duydum. Saatin yedi olduğunu anladım. Biraz daha oyalandıktan sonra saate baktım. Yediyi on geçiyordu. Hemen kalktım. Hem radyodan haberleri dinliyor hem de duş alıyordum lakin su sesinden çok iyi duyamıyordum. Ama birden kulak kesildim, spikerler radyoda sirkten kaçan fil hakkında konuşuyorlardı. Yerel haberlerde flaş haber olarak veriliyordu. Bu bana göre inanılmaz bir tesadüftü. Ama haberi uyurken duyduğumu, bu yüzden rüyamda fil gördüğümü bilmiyordum. Hemen giyinip işe gitmeden önce kahve içmek için vaktim yoktu. Bir film şirketinde çalışıyordum. Çekilecek olan filmler için fikirler üretiyordum. Onaylanan fikirlerini senaryolaştırıp filmin çekilmesi için teslim ediyordum. Bir an içinde fillerin olduğu ve Manchester’da geçen bir film çekmeyi düşündüm.

Tam çıkacakken mutfak masasında bir not buldu.. “Canım karım.” dedim. “İşten dönüşte muz almayı unutma. Peki unutmam karıcım. İyiki o notu yazmışsın, tamamen unutmuşum.” Eşim çılgınca bir diyet olan muz diyetini yapıyordu. Çok fazla muz yiyordu. “Şimdi çalışmam gerekiyor, dönüşte hatırlayıp alırım.” Evden çıkıp yürümeye başladım. Telefonum çaldı. Arayan annemdi.

-Anne merhaba, Nasılsın? Neden aradın?

+Sana üzücü bir haberim var oğlum. Sen Ethel halayı hatırlıyor musun?

-Biraz hatırlıyorum ama yirmi yıldır görmedim.

+Biliyorsun o çok yaşlıydı. Korkarım ki bu gece ölecek. Çünkü çok hasta. Bir kaç haftadır doktorlar öleceğinden bahsediyor.

-Bu çok üzücü.

“Oradayım. Ethel hala ile yürüdüğümüz sokakta.” Düşünüyorum. Ethel halayı, muzları ve filleri. Bu sabah yaşadıklarımın rüyasının aynısı olduğunu fark ediyorum. Bu rüya hakkında çok düşündüğüm için daha yavaş yürüdüğümü fark ediyorum. Yolda sıcak hava etkisiyle eriyen yapışkan şekerlemeyi gördüğüm halde ondan kaçamıyorum. Şekerleme ayakkabıma yapışıyor. Daha hızlı yürümeye başladığım halde yavaş ilerliyorum. Saatime baktı. Saat terse dönüyor. “Bu iyi.” diye düşünüyorum. “Saat terse gidiyor. Henüz geç değil. Erken. İşe gitmek için geç değil. Erken gideceğim. Geç kalmayacağım.” Sonra uyanıyorum. Tekrar uyuyorum.

Garip hissediyorum. Çok garip hissediyorum. Kalkıyorum ve kendimi çimdiklemeliyim diye düşünüyorum. Uyandığımdan emin olmak istiyorum. Kendini çimdikliyorum ve “Ah!” diye bağııyorum. Demekki uyanığım diye düşünüyorum. Vakit erken. Geç kalmadım. Daha radyodaki alarm çalmadı. Saat altı buçuk olmalı. Karımı bulup soruyorum:

-Evde yeterinde muz var mı?, diyorum. O ise bana deli gibi bakıyor.

+Diyette ne demek?

-Diyetin için çok muz gerektiğini düşündüm. Neden bunu sorduğum hakkında hiçbir fikrim yok.

-Ne demek hiçbir fikrim yok! Sence diyete ihtiyacım mı var? Ben şişman mıyım?

-Hayır hiç şişman değilsin. Hayatım şu fil hakkında bir şeyler duydun mu?

+Ne fili?

-Sirkten kaçan fil.

+Hayatım. Manchester’da sirk yok bir. Fil yok bu iki. Çok streslisin, iş mi muzdarip etti? Bugün evde sakince dinlen ama lütfen sadece dinlen.

-Haklısın. Telefonu mu gördün mü, annemi arayacağım.

+Neden anneni arıyorsun? Saat daha altı buçuk.

-Saatin önemi yok, bu önemli.

+Neyse hayatım ben işe gidiyorum. Bugün bitsin akşama sakin sakin görüşürüz.

-Tamam, iyi işler.

Annemi aradım.

-Alo, anne!

+Canım. Neden bu kadar erken aradın, ne oldu?

-Ethel halayı hatırlıyor musun?

+Tabii hatırlıyorum oğlum. Ama yaklaşık yirmi yıldır gör…

-Ethel hala nasıl?

+Bir fikrim yok oğlum. Yirmi yıldır görmediğim için Ethel haladan haberim yok, neden bu kadar endişelisin. Bir şey mi oldu?

-Hiçbir şey olmadı. Hoşçakal, sonra ararım.

Çay koydu. Yatağına döndü. Karısı haklıydı. Bugün rahat ve sakin bir gün geçirmek istedi. Patronunu aradı.

-Bugün çok iyi değilim patron. Yeni proje için çok stres yaptım. Çok zor bir gece geçirdim.

+Off, çok yazık. Bunu ilk görmek senin hakkın olmalıydı. Çok heyecanlı bir yeni fikir vardı. Aksiyon filmi. Harika olacak. Dinle, hemen anlatayım. Büyükşehire gelen sirkten kaçan bir fil var. Radyoaktif bir muz yemiş ve delirmiş. Onu ancak yapışkan şeker reklamındaki süper kahraman durdurabilirmiş.

-Anlıyorum patron. Peki Ethel hala ne yapıyor?

+Ne?

Telefonu kapatıp yattı. Gerçekten uyanmayı ümit etti.

Cemre Nur

Merhabalar,

Öncelikle her yazılanın çeviri bile olsa mutlaka bir başlığının olması gerektiğini düşünüyorum. :) Başlıklar önemli.

Değil mi? Neden önemli olmasın ki :)

Saatin yedi olduğunu nereden anladığını belirten daha açıklayıcı bir cümle kurulsa sanki daha hoş olur.

"Spikerlerin sirkten kaçan bir fil hakkında konuştuklarını duyunca kulak kesildim" gibi bir cümle ile mi düzenleseniz acaba? Bilemedim. Önceki cümlede "su sesinden çok iyi duyamıyordum" hemen sonra "ama birden kulak kesildim" le devam etmesi bir anlatım bozukluğuna sebep gibi yazarken ben de kararsız kaldım (:

Bu cümle kelime sınırından dolayı böyle oldu sanırım, kulağa garip geliyor. "Hemen giyinip işe gitmem gerekiyordu, bu sabah kahve içecek vaktim yoktu." gibi bir ifade daha iyi olur sanki.

Çok içten. Belli oluyor :)

:)

Annesi müneccim değilse bunu bilemez bence :)) Buradaki geçiş daha iyi olabilirdi.

"Çok hastaydı. Doktorlar da birkaç haftadır iyi şeyler söylemiyor. Korkarım ki ölecek" gibi bir geçiş olabilirdi (:

"Evde diyetin için yeterince muz var mı?" deseydi eşinin tepkisi yerinde olurdu, gözünüzden kaçmış olabilir.

Bu geçiş çok kopuk. Bir önceki cümlede diyete dair bir şey söylenmemişken, karısının böyle bir tepki vermesi anlamsız sanki.

Diyet meselesinden sonra belli ki sinirlenmiş :)

:)

Annesini aramasının önemli olduğunu söylüyor ama karısı duruma gayet kayıtsız.

iyi işler olmamış gibi :) Hayırlı işler deseydi bari.

Şimdiye kadar hep birinci kişinin ağzından dinledik öyküyü. Burada anlatıcı değiştirmeseniz daha iyi olurdu diye düşünüyorum.

Elinize sağlık :) Güzel olmuş.

Son kısımda birincil ağızdan yazımı değiştirmeniz akıcılığı bozmuş ama onun dışında direktiflere bağlı, orijinale çok yakın olmasıyla başarılı bir metin olmuş. Emeğinize sağlık efendim (:

1. tekille başlayıp 3. tekille biten bir öykü okudum ilk kez. Gözüme çarpan noktaları ayrı ayrı ekledim. Verilen kelimelere bağlı kalıp gayet sade bir metin ortaya koymuşsunuz, tebrik ederim. Emeğinize sağlık.