İşe geç kalıyordum, geç kalmamak için cadde yolunu Acele adımlarla yürüyordum. Hangi yoldan gitmeliyim emin değildim. Ve elimde neden bir muz tutuyordum? Ve her gün gittiğim yoldan neden emin değildim? Muzu tutmamın çok önemli bir sebebi var, öyle hissediyorum. İşe geç kalıyorum, acele adımlar atıyorum, muzla bir alaka kurmaya çalışıyorum. Neden bu muz çantamda değil de elimde? Elimde olması çok önemli biliyorum. Yolumu ararken, köşebaşında Ethel Hala ile karşılaşıyorum. Çok garip, çünkü yirmi yıldır görmediğim Ethel Hala bu.
“Merhaba” diyorum,
“Seni neredeyse yirmi yıldır görmüyorum, ne işin var burada?”
Benim şaşkınlığıma nazaran o şaşırmamış bir ifadeyle;
“Muza dikkat etmelisin, elinden düşmemeli” diyor. “Biliyorum, muz…” diyorum, “Çok önemli evet” diyorum gülerek. İş aklıma geliyor, “ben yürümeliyim” diyorum, Ethel hala da benimle yürümeye çoktan karar vermiş gibi adımını atıyor. Ama Bu yavaş çok yavaş adımlarla geç kalabilir ve sorun yaşayabilirim. Tam da “Biz böyle yürürsek” diyordum ki, köşeyi dönünce sokağın ortasındaki fil gözüme takılıyor.
Nerede yaşıyorsunuz siz böyle? Sokağı fil tıkamış. Manshester bu kadar garip bir yer miydi?
Asıl garip olan ise benim buna çok da şaşırmamış olmamdı. Hayır geç kalamam ben, başka bir yol düşünmeliyim. Arkamı dönüyorum soluma, sağıma tüm sokaklar başka fillerce tıkalı. Sabah geç kal, aceleyle çık, hem yirmi yıldır görmediğin Ethel Hala ile karşılaş, hem bir fil ile. Bu nasıl iş! Bu muz ne alaka, Ethel halaya önemli dedirten, beni kaygılandıran. Bu muz ne alaka diye düşünürken uyandım.
Rahat bir nefes aldım. Şükür sadece bir rüyaymış, düşünme! Düşünmeden edemiyordum çünkü garip bir rüya idi. Merak ediyordum rüyamda fillerin, muzların ve Ethel Hala’nın ne işi vardı, ne işi olabilirdi? Radyo açıldı. Otomatik bir radyo, saat yedi olmalı. Saate baktım. Ooo, yediyi on geçiyor. Hemen yataktan kalkmalı. Duşa girmeliyim, radyoda haberler vardı. Çok iyi duyamıyordum. Ama haberde bir fil hakkında konuşuluyordu, yerel bir sirkten kaçmış bir fil. İlginç bir tesadüftü, inanması zor bir tesadüf. Radyodan haberi uyurken de duyuyor olabilirdim ama, bu mümkün. Bu yüzden rüyamda filler vardı. Neyse, hemen giyinip işe gitmeliyim ama önce bir kahve iyi gelir. Bir film şirketinde çalışıyordum. Filmler için fikir üretiyordum. Sonra senaryo yazılıp film çekiliyordu. Bir film düşünüyorum rüyamla ilgili, bir fikir, Manchester’da fil.
Mutfak masasında bir not. Karımdan. “işten dönerken muz almayı unutma sevgilim” diyor. İyi ki bir not yazmış yoksa ben tamamen unuturdum. Çılgın bir diyete başlamış, çok muz yiyor. İşten dönüşte hatırlamaya çalışmalıyım. Evden çıkıp işe doğru yürüyordum, yolumu biliyordum. Telefonum çaldı. Arayan annemdi.
“Merhaba, anne.” dedim, “Bu saatte neden aradın?”
“Üzücü bir haberim var” dedi. “Ethel halanı hatırlıyor musun?”
“Biraz hatırlıyorum” dedim, “yirmi yıldır onu görmüyorum ama”
“Çok yaşlandı artık. Gece onu düşündüm, öleceğinden korktum. Birkaç hafta önce çok hasta olduğundan bahsetmişti.”
“üzüldüm” diyebildim sadece.
Sokakta yürürken, işe geç kaldığımı düşünürken, orada da ben, rüyamda yani, Ethel Hala, muzlar, filler… uyandığımdam beri bu yaşadıklarımın rüyadakilerin aynısı olduğunu fark ettim. Fark ettikten sonra adımlarım yavaşladı, daha yavaş yürümeye başladım. Hava sıcaktı, yerde yapışkan bir şekerleme gördüm. Görmeme rağmen de üzerine bastım ve ayakkabıma yapıştı. Daha hızlı yürümeye başladım ama ilginç bir şekilde yavaş ilerliyordum. Geç kalmış olabilirdim, saate baktım. Saat tersine gidiyordu. “bu iyi bir şey mi?” diye düşündüm. Saat tersine gidiyordu ve ben işe geç kalmış değildim, hatta daha erkendi bile. Evet, işe geç kalmış değildim, evet, vakit erkendi, geç kalmadım evet evet. Bu sayıklamalardan sonra uyandım. Rüyamın tekrarı mıydı bu?
Yaşadıklarım garipti, çok garipti hatta. Kalktım ve kendine bir çimdik attım, hala bir rüyada olmadığımdan emin olmak için. “Ahh!” uyanıktım demek, çimdikle onaylamıştım bunu. Uyanığım ben, dedim. Kendime dedim. Saate baktım, vakit erken, işe geç kalmamıştım. Radyonun alarmı bile daha çalmamıştı. Saat altı buçuk. Evdeyim ve karım yanımda.
“Evde yeterince muz var mı?” diye sordum ona. Delirmişim gibi baktı bana.
“Ne demek istiyorsun?” diye sordu.
“Diyette olduğun için çok muz yemen gerektiğini düşündüm.”
“Ne dediğin hakkında hiçbir fikrim yok!” dedi. “Sence diyete ihtiyaç duyacak kadar şişman mıyım ben?”
“Hayır, hiç de değilsin. Fil hakkında bir şey duydun mu?”
“ne fili?”
“Sirkten kaçan fil.”
“manchester’da yaşıyorsun. Sirk yok burada, fil de yok. Neyi stres ediyorsun, neyden muzdaripsin? Yeni filme çok çalışıyorsun. Sadece evdeyiz, sakin ol.”
“haklısın” “anneme telefon etmem lazım.”
“saat altı buçuk. Neden şimdi?”
“Önemli bir şey yok”
“İşe gideceğim. Bugün sakin bir vakitte görüşelim.
“tamam öyle yapalım.
Annemi Aradım
“Merhaba anne nasılsın?”
“Can, bir şey mi oldu? Neden bu kadar erken aradın?”
“Ethel halayı hatırlıyor musun?”
“Tabi hatırlıyorum. Yaklaşık yirmi yıl önce görüşmüştük en son.”
“nasıl peki durumu?”
“bir Fikrim yok. Yirmi yıl geçmiş ethel hala için neden endişe ediyorsun şimdi?”
“hiç anne, hiçbir şey yok. Hoşaçakal anne”
Mutfağa gidip çay demledim ve içtim. Karım haklı. Bu gün rahatlamalı ve sakinleşmeliyim. Patronumu aradım.
“bugün çok iyi değilim. Yeni proje için çok stres yaptım. Gelemeyeceğim işe.”
“yaa, yazık oldu. Yeni bir fikir için heyecanlıydım. Bu senin hakkındı. Aksiyon dolu, harika bir film. Dinle şöyle olacak. Büyükşehirin ortasında sirkten kaçmış bir fil. Delirmiş bir adam elindeki her an patlamaya hazır radyoaktif bir muzu tutuyor. Ve onu sadece yapışkan bir şeker durdurabilir.”
“hımm, anladım. Peki ya Ethel Hala nerede?”
“kim?”
Telefonu kapattım ve uyanmış olmayı ümit ettim.