İş dönüşü aceleyle yürüyorum yolda. Cadde üstünde bir dükkandan muz alıyorum. Acele etmeli miyim emin değilim. Aldığım muzu elimde sıkı sıkı tutuyorum. Karım muz istedi mi emin değilim. Muz bizim evde çok önemli bir kavga sebebi. İşten geç çıksam da muzu almadan eve gitmem. Bununla alakalı çok hadisem var. Bunları düşünerek yürürken köşebaşında Ethel Hala'yla karşılaşıyorum. Yaklaşık yirmi yıldır görüşmememize rağmen sıkıca sarılmamız çok garip.
"Merhaba, demek seni yirmi yıl sonra görmek varmış kaderde. "
Bunca zaman sonra karşılaşmamıza ben şaşırıyorken o hiç şaşırmıyor.
Şaşkınlıktan muzu düşürecek oluyorum “Dikkat et” diyor.
Muzun karım için ne kadar önemli olduğuna dair gevezelik ediyorum, gülüyoruz. Ethel Hala işi olmadığını söyleyerek benimle yürümeye karar veriyor. Eve geç kalmama sebep olsa da yavaş yavaş yürümesini çok sorun etmiyorum. Köşeyi döndüğümüzde sokağın ortasında bir filin bize baktığını görüyoruz. Manchesterdan başka nerede yaşarsanız yaşayın bir filin trafiği tıkaması size garip gelir. Bana garip gelmediği için çok şaşırmıyorum. Korkmuyorum da hayır birazdan geçeceğim sokağı düşünüyorum ben sadece. Başka bir fil de o sokağı tıkamamıştır umarım. Hem Ethel Hala hem fil yüzünden eve gecikiyorum. Ethel Hala’yı ertesi sabah kahvaltıya davet edip aceleyle ayrılıyorum yanından. Karım için çok önemli olan muzu düşürürüm diye tekrar kaygılanmaya başlarken uyanıyorum.
Rahat bir nefes alıyorum. Şükür ki rüyaymış diye düşünüyorum. Ne garip bir rüyaydı. Hemen kalkıyorum. Radyodan haberleri açıp duşa giriyorum. Çok iyi duymuyorum. Ama haberin yerel bir sirkten kaçan fil hakkında olduğunu anlıyorum. İnanılmaz bir tesadüf belki bu. Ama ben uyurken karım radyodan bu haberi dinlemiş olabilir.. Bu yüzden rüyamda fil görmüşümdür. Giyinip işe gitmeden önce hemen bi kahve içiyorum. Çalıştığım yer bir film şirketi. Bu rüya birçok film için ilham kaynağı olur. Hatta hemen senaryoyu yazmaya başlayayım sonra da filmi çekerim. Film Manchester’da yolu tıkayan bir fili anlatır.
Kahvemi içerken mutfak masasındaki notu görüyorum. Karım bırakmış olmalı. “İş dönüşü muz almayı unutma sçs.” Notu iyi ki yazmış çünkü ben muz olayından tamamen uzaklaşmıştım. Çılgın bir diyet yaptığı için çok fazla muz yiyor. Dönüşte karımın muzunu hatırlamaya çalışacağım ama umarım unutmam. Evden çıktım yürüyorum. Telefonum çalıyor. Arayan annem.
“Merhaba” diyor. Telaşlanıyorum. “Bu saatte neden aradın anne”
“Üzücü bir haberim var” diyor. “Ethel Hala’yı hatırlıyor musun?”
“Biraz.” diyorum. “Ama yirmi yıldır görmemiştim onu.”
“Çok yaşlı olduğu için huzurevinde kalıyordu. Oradaki arkadaşları bir kaç haftadır sürekli fillerden bahsettiğini, bir gece “Eyvah fil” diye bağırıp korkudan öldüğünü anlatmışlar”
Sadece “Ne kadar üzücü” diyebiliyorum.
Ethel Hala’yla geçtiğimiz yoldayım.. Fil de orada. Bu sokakta yürürken durup düşünüyorum. Böyle ne kadar kaldım bilmiyorum işe gecikeceğim. Düşünmekten kendimi alamıyorum. Ethel Hala, muzlar, filler hepsinin bir anlamı olmalı. Rüyamı yine yaşayacağımı farkedip acele ediyorum ama daha yavaş yürümeye başlıyorum. Hava çok sıcak her yerde yapışkan şekerlemeler görüyorum. Üstlerine basa basa gidiyorum ayakkabıma yapışmaları hoşuma gidiyor. Hızlı yürümeye çalıştıkça daha yavaş ilerliyorum. Saatimdeki yelkovana bakıyorum. Saat terse akıyor, zaman geçmişe gidiyor. Geçmişe gideceğimi düşünmek bana iyi geliyor.
“Saatin ters çalışması, önceye gidebilmek güzel. Hiçbir şey için geç değil. Hala çok erken. İşe bile geç kalmış değilim. Muz için bile erken. Hiçbir şeye geç kalmadım çok erken.” Her şeye baştan başlayabilmenin verdiği keyif hala üzerimdeyken tekrar uyanıyorum.
Halim çok garip. Uyanmama rağmen zamanın tersliğine inanmam çok garip. Hemen kalkıp kendime bir çimdik atıyorum ayıldığıma emin olabilmek için.“Ah” çimdik canımı yakıyor. Demek ki uyanığım. Saat daha erken. Tıpkı rüyamdaki gibi işe geç kalmamışım. Radyo kapalı, alarm hala çalmamış. Saat altı buçuk. Karım da hala evde, yeni yeni uyanıyor.
“Evde yeterince muz var mı?” diye soruyorum. Deliymişim gibi bakıyor bana.
“Ne demek oluyor şimdi bu?” diye soruyor. “Diyetin için çok fazla muz gerektiğini düşünmüştüm” “Ne demek ‘diyetin’, ben hiçbir zaman diyet yapmadım ihtiyacım da yok!!!!!!!!” diyor. “Yani sence diyete ihtiyacım mı var? Yani ben şişman mıyım?”
“Hayır dünyanın en güzel kadınısın, diyete de ihtiyacın yok. Kaçan fili duydun mu?”
“Nereden kaçan fil?”
“Fil işte şu sirkten kaçan fil.”
“Burası Manchester. Etrafımızda sirk falan yok. Kaçan fil de yok. İşin çok stresli bu hallerinden artık çok muzdaribim. Sanırım yeni film için çok çalışıyorsun. Biraz evde vakit geçirip sakinleşmelisin. ”
“Haklısın sen bana bakma. Biraz annemle mi konuşsam telefonda?”
“Saat altı buçuk bu saatte neden arayacaksın ki?”
“Önemli bir şey yok sesini duyayım bi”
“Ben işe gidiyorum. Sen evde kalıp sakin bi gün geçir.”
“Tamam görüşürüz.”
Annemi arıyorum.
“Günaydın anne.”
“Günaydın canım. Sen aramazdın bu kadar erken?”
“Ethel halayı hatırlıyor musun anne.”
“Tabi ki yaklaşık yirmi yıl önce öldü.”
“Öldü mü nasıl öldü?”
“O konuda bir fikrim yok. Yirmi yıl sonra Ethel Hala için neden endişelendin böyle?”
“Hiçbir sebebi yok öylesine..neyse hoşçakal annecim.”
Çayın altını yakıyorum. Yatağıma dönüyorum. Karım sözlerinde haklı. Bugün evde rahatıma bakıp sakin bir gün geçirmeliyim. Patronumu arayıp izin istiyorum.
“Bugün işe gelmemen çok iyi bir fikir değil. Yeni bir projeye başlıyoruz çok stresli bir iş olacak.”
“Ne yazık ki evde kalmalıyım. Ama benim de heyecan verici yeni fikirlerim var. Bunu duymak senin hakkın patron. Dinle harika bir aksiyon filmi düşünüyorum. Sirkten kaçmış bir filin büyükşehirde yarattığı kaos.. Herkes delirmiş gibi kendilerini radyoaktif dalgalardan koruması için muz yiyor. İnsanları yok etmek isteyen yapışkan şeker canavarını sirkten kaçan fil durduruyor.”
“hahhahahaha anladım harika bir film olur peki Ethel Hala ne zaman görülüyor?”
“?”
Telefonu dehşetle kapatıyorum. Kendimi çimdikliyorum uyanmayı ümit ederek.