Telefonundaki adrese tekrar baktıktan sonra "Teyze ben çıkıyorum, geç kalmam" dedi. Yemek yapmıştı, gelince sadece sofrayı kurması gerekecekti. Heyecanlıydı zaten bir de yapılacak yemeğin stresini yaşamak istemiyordu. 21 yaşında ilk defa biriyle buluşacaktı. Yetiştirme yurduna bırakıldığında 6 yaşındaydı fakat kimlikte 1 yaşında gözüküyordu. 18 yaşındayken bir gün mezar olduğu bile zar zor anlaşılan, üstüne konulmuş bir tahta parçasında da kimsesiz yazan bir mezar gördüğünde oturup ağlamıştı. O sıra da şimdi teyze dediği kadın gördü onu. Dertleştiler bir süre. Kadın ona yanında kalmasını teklif etti. "Benim param var evim var ama eşimi kaybettiğimden beri kimsem yok. Gel benimle kal. Evimin işini görürsün bana yemek yaparsın. Ben de seni okuturum. Hem yoldaş oluruz birbirimize." Ceylan ilk başta tedirgin olsa da bu fikre sıcak baktı. Kimlikte 18 görünmediği için yurttan çıkabilmesi için bir koruyucu aileye ihtiyaç vardı. Kadın nasıl yaptıysa bir şekilde halledip almıştı Ceylan'ı yanına. Başlarda korumacı bir tavır takındıysa da zaman geçip alışınca fazla karışmaz olmuştu Ceylan'a.
Adresteki parka gelmişti. Bir süredir mesajlaştığı, tam adını bile söylemeyip kendisine A diyen gizemli arkadaşının gerçek olmadığını, ona mesaj atanın ona şaka yapmaya çalışan arkadaşları olduğunu bilmeden banka oturup beklemeye başladı.
Ahmet, "Seni biriyle tanıştırmak istiyoruz" diyen arkadaşlarının ısrarına daha fazla dayanamayıp geldiği parkta sağa sola bakındı. Bankta tek başına oturan kızı görünce "firar etmiş bizimkiler, neyse söz verdik artık" diyerek kıza doğru yürüdü. "Merhaba Ahmet ben" diyerek elini uzattı Ahmet. "Gerçi biliyorsunuz ama Ceylan ben" diye karşılık verdi kız. "Bizim çocukların söylediğini sanmıştır" diye düşünüp bir şey demedi Ahmet. O sırada telefonu çaldı. Özür dileyip açtı telefonu. Arkadaşları gülüyordu. "Nasıl şaka ama? Çok bekledin mi parkta hahaha"
Ceylan, Ahmet'in telefonla konuşmasına beklerken titreyen telefonuna baktı. Aylin arıyordu. Zaten o da telefonla konuşuyor diye açtı telefonu. "Efendim Aylin" "Hala parkta mı bekliyorsun yoksa?" Aylin'in sesi alaycıydı. "Ne diyorsun Aylin?" "Kızım hala anlamadın mı? A biziz. Aydanla ben. Biraz şaka yapalım dedik hemen inandın sende. Ordaysan bekleme boşuna, dön hadi evine" Aylin gülmekten zor konuşmuştu. Çok sinirlenmesine rağmen sadece "Ben seni sonra arayacağım." deyip kapattı telefonu.
"Pardon galiba bir karışıklık oldu." İkisi aynı anda söylemişti. Tokalaşıp ayrılırlarken yağmur yağmaya başladı. İkisi de aynı durakta beklerken yağmur hızlandı. Ahmet bu yağmurda otobüs beklemenin pek sağlıklı olmadığını düşünerek arkadaşını aradı. "Otobüsün geleceği yok gelip alsana beni burdan. Zaten görülecek bir hesabımız var."
5 dk. sonra durakta duran beyaz arabaya binerken Ahmet, kızın epey ıslandığını görünce "Çok yağmur yağıyor. Sizi de bırakalım gideceğiniz yere." dedi. Ceylan, "Teşekkür ederim gerek yok" derken koşarak yanından geçen birinin çarpmasıyla yere düştü. Ahmet bu sefer teklifte bulunmadan kızı kaldırıp arabaya bindirdi. "Lütfen itiraz etmeyin" Ceylan'ın itiraz edecek hali yoktu zaten. Üstü başı çamur olmuştu. Arabadann indiğindeyse kafasındaki en büyük soru "Teyze'ye ne diyeceğim?"
O yağmurlu garip günün üstünden 2 hafta geçmişti. Ahmet, ilk dersi için sınıfa girdiğinde oldukça heyecanlıydı. İlk günden ders işlemeyi düşünmüyordu. Zaten kendi sınıfı olacak olan 11-A sınıfla tanışıp muhabbet kurmaktı niyeti." Merhaba ben Ahmet Akar. Yeni İngilizce ve sınıf öğretmeninizim." Kendisine hayretle bakan yeşil gözleri fark etmesi uzun sürmedi. Şaşkınlığını profesyonel bir biçimde gizleyerek konuşmasına devam etti.
Dersten çıktığında yağan yağmuru umursamadan bahçeye çıktı. Böylece yalnız da kalabilirdi." Öğrenci" dedi. "Öğrenciymiş. Hem de benim okulumda ve benim sınıfımda. Benim öğrencim. Ama… Bu kadar küçük olamaz değil mi yaşı? Hadi canım. 2 haftadır her gün evinin önünden geçtiğim kız benim öğrencim olamaz değil mi?" Ahmet kendi kendine söylenirken omzuna dokunan el ile irkilerek arkasına döndü. Omzuna dokunan bir öğrenciydi. "Lütfen her şeyi anlatmama müsade edin"
Rabia Hilal Bilgin.