Üsküdar‌ ‌Ve‌ ‌Çay‌ ‌Ocaklarındaki‌ ‌Aşk‌ ‌Hikayeleri‌

Ayşe Akan

ÜSKÜDAR VE ÇAY OCAKLARINDAKİ AŞK HİKAYELERİ

O gün büyük bir yağmur vardı Üsküdar'da. Çayımızı içip kalkmıştık, ben yine memnun değildim. Akşam ezanı okunmamış, beklediğim kadın akşam namazını kılıp teşrif etmemişti henüz çay ocağını. Ezan okunsun diye işi yavaşlatıyordum. Son bir sigara içelim diye diye beş son sigara içmiştim. Yağmurun artması ve hocanın ezanı okumamaktaki ısrarı beni çaresiz bırakmıştı. Kalkmaya mecbur kalmıştım.

İçimden kadına da kızıyordum. Eh be güzelim gel bi çay iç ezan okununca kalk namazı kıl sonra geri gel. İlla namaz sonrası gelmen şart mı? Söylenerek yürüyordum bizim gençlerin yanında. Yeğenim Mehmet "Dayı" dedi."Şu herif senin kafayı taktığın kadının kocası değil mi?" "Eski kocası lan it. Yanındaki de bizim şair Şerif. Dur peşlerinden gidelim, birlikte oturalım belki kadın hakkında bir çift laf duyarım." Dedim. Yeğenim bu kadar delirmiş olmama imkan vermedi yola devam ediyordu ki benim yağmur çamur fırtına dinlemeden eski koca ve şairin peşine takıldığımı gördü. O da benimle devam etti. Taze meyve sıkan meyve leşi kokan meyve suyu dükkanında durdular. Ben de arkalarından girdim. Şaire sarıldım eski arkadaşımı çok özlemiş gibi. Şerif afalladı. "Nasılsın dostum şuradaki çay ocağına gidiyordum gelin birer çay içelim." Dedim. Şair yanındaki adama yani yolunu gözlediğim kadının eski kocasına bi bakışla sordu ne yapalım der gibi. Lavuk ürkek çıktı "Yok dönelim Ağbi" dedi. Onlar gelmemişti ama ben bizimkileri tekrar çay ocağına götürme fırsatı yakalamıştım. "Oğlum adamlara çay ocağına gidicez dedik yalancı durumuna mı düşelim" diyerek tekrar vardık çay ocağına. Kadın namazı kılmış gelmiş bu sırada. Üzerinde kırmızı bir elbise var kalbim duracak.

***

Ben onu görür görmez deliriyorum. O ve arkadaşları bana "Deli" diyor. Benim titrediğimi görünce gülüşüp geldi deli diyorlar. Ben de titreyerek içimden "Hamfendi siz yan masanızda cennet gözlü bir melek oturduğunu görseniz delirmez misiniz?" diyorum. Beni deli bir üniversite öğrencisi sanıyorlar. Olduğumdan 20 yaş genç gösterdiğim için. Kadın beni zerre ciddiye almıyor. Ben o yokken o dakika onu gören bir toz zerresi olmak için kendimi kurban ederim diyorum o benim bu hâlimi şaka sanıyor. Beni peşine eski kocası taktı sanıyor ama bu akşam son vereceğim kaçamak bekleyişe. Karşısına çıkacağım.

****

Kadın namazı kılmış gelmiş kırmızı elbisesiyle.

Cennet gözlümün oturduğu masanın karşısına dizilmiş bizim şirketteki ayılar. Ben de yanlarına geçtim oturdum on kişiye yakın varlar. Adını bile bilmiyorum kadının. Karşısında bir paket sigara bitirdim o da normalde içiyor ama benim onu izlediğimi anlayınca içmiyor. Yanındaki arkadaşı kalktı gitti yağmur iyice arttı. Yağmur bana acele et der gibi hızlandı. Beni dalga geçen züppe bir üniversite öğrencisi, ona karşı olan bu ilahi çekimi de şaka sanarken masasına oturup adını sorabilmek hiç kolay değil. Kalktım ama yanına gidemedim. Köşede bekledim. Çok geçmeden o da kalktı. Köşede beklerken gördü beni. Benim onu takip etme ihtimalinden tedirgin olduğu belliydi. Takip etmedim. O yürürken sağa dönüp koşmaya başladım balıkçılar çarşısından koştum. Balık tezgahının çadırının tepesine çıkan bir kedi tepeme sıçradı. Durmadım bir süre kediyle koştum, kedi atladı gitti. Bir oğlan çocuğu evinin camından alay etti benimle. Ben ona bakmadım, cennet gözlü kadının önünü kesmeliydim. Tüm bunlar bir dakikadan daha az bir sürede yaşandı. O ardından geldiğimi düşünerek ve önüne geçmek zorunda kalmamı isteyerek arkasına hiç bakmadan yavaş yavaş geliyordu. Beni ileride onu beklerken görünce şaşırdı. İnsan şaka sandığı şey için böylesine utanır kızarır mı güzellik dedim içimden. Yanımdan geçerken iyice hızlandı "Hamfendi" diye seslendim günlerdir bu ana hazırladığım tüm sözleri tek nefeste haykıracaktım. Elini beline attı kavgaya hazırdı gözlerini gözlerime dikip "Söyle!" dedi. Nefes alamadım, sesim çıkmadı. Bennnn dedim hanfendi beeen ben şey. "Eeeh seni mi bekleyeceğim" diyerek yoluna devam etti. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ben günlerdir neler hazırlamıştım. Oysa şimdi zihnim koca bir ağacın altındaki kimsesiz bir bank kadar boştu. Son kez nefesimi topladım ve tek avazda "Hamfendi en azından adınızı öğrenebileyim" diyerek gözlerimle yalvardım. Kırmızı elbisesi çok güzeldi eli bu sefer beline gitmedi insafa gelmişti, durdu, ellerini arkada birleştirdi. Mahçup ve kararsızdı. Birden “Ayşe.” dedi. Yoluna devam etti. Ayşe dedim içimden annemin adı.

Onu görür görmez yüzünde çocuklarımın yüzünü gördüm, cennete onun gözlerinden gireceğimi anladım. Adının Ayşe olduğunu duyunca hayale daldım annemin eline bir altın verdim gelinlikler içinde gözü yaşlı Ayşe geline takması için.

Ertesi gün sabırsızlıkla bekledim tek başıma çay ocağında. Yağmur yağdı, ezan okundu Ayşe gelmedi. Sonraki gün yine gittim çay ocağına yine ezan okundu yağmur yağdı, Ayşe yoktu. Günler geçti, çay ocağına gittim her gün, ezanlar okundu güneşler çıktı, Ayşe yine yoktu. Ezan okunuyordu bir yandan kar yağıyordu ama Ayşe gelmiyordu. Peki ben neden vardım neden şu an onu gören bir toz tanesi değildim.

***

Yıllar karlar yağmurlar geldi geçti. Ayşe hiç gelmedi artık şaka yapan bir üniversite öğrencisine benzemiyordum, yaşlanmıştım. Çay ocağında oturuyordum saatlerce, önümde bir çayla. Ayşe beni böyle görse ciddiye alırdı. Bekliyordum belki gelirdi.