Cop cop cop suyun içerisinde zıplıyorum. Ama en çok ben. Karşıdaki çocuklar da zıplıyorlar. Ama en çok ben. Hepsinden daha yukarıya zıplıyorum, öyle olunca daha hızlı düşüyorum. Cop cop cop. Etrafa sıçrayan sular tusunami oluyor. Tuuu-Suuu-Naaa-Miii. Bir filmde seyretmiştim, orada da tusunami oluyordu, insanlar korkuyorlardı sulardan. Ben korkmuyorum. Çünkü bu tusunami benim.
Karşıdaki çocuklar da zıplıyorlar. Ama benim suyum daha derin. Yağmur başlayınca, beden eğitimi öğretmeni bütün öğrencileri içeri topladı. Ama beni toplayamadı. Çünkü hızlı koşuyorum. Arkamdan yetişmeye çalıştı. Yetişemedi. Çünkü ben Ömer Güçtül’üm. Yağmur çok yağıyor. Yerler hemen birikinti oldu. Göl oldu. Deniz oldu, deniz. Ben de hepsine baktım, en büyüğünü seçtim. Şimdi de üstünde zıplıyorum. Tusunami oluyor. Bu tusunami benim.
Yağmur daha da fazla yağıyor ben de daha fazla zıplıyorum. Kimse görmüyor beni önce. Ama sonra görüyorlar. Pencereden bakıyorlar sınıftaki çocuklar. Öğretmen öğretmenler odasında. Yağmur yağıyor. Seller akıyor. Çocuklar camdan bakıyor. Biraz zaman geçiyor. Cop cop suyun içerisinde zıplıyorum. Cop cop cop. Biraz sıkılıyorum da. Ama içeri dönersem komik olacak. Çünkü sırılsıklam oldum. Bana gülecekler. Şimdi ise gülmüyorlar, seyrediyorlar beni. Ben de zıplıyorum. Yere her düşüşümde tusunami oluyor. Küçük adamlar. Çok küçük adamlar, çok küçük şehirlerde. Kaçıyorlar önce. Ölüyorlar sonra. Film bitiyor.
Dünkü filmde kaçtılar kaçtılar ve ben çok üzüldüm. Tuuusuunaamiii. Patlamış mısırların sesleri geliyordu içeriden. Film hemen bitmesindi. Ama azıcık da insan kalmıştı. Yüz kişi filan. Hepsi de yabancı. Türklere ne oldu dedim babama, o da su altında kaldılar dedi. “Biz de mi?” dedim. “Hı-hı” dedi. “Dedem?” dedim. “O da” dedi. Ben ağlamaya başladım. Ama sessiz. Gözlerim pıtır pıtır. Yeni başlamış yağmur sanki. “Dayım?” dedim. Dayın da su altında kaldı, tabii dedi, dikkatli dikkatli televizyona bakıyordu. Ben bu sefer daha sesli ağladım. Babam irkildi. Önce bana baktı, sonra içeriye doğru baktı ve “Şaka yaptım” dedi. Bu filmin Türkiye’yle ne alakası var, oğulcuğum?
Yağmurun şiddeti biraz hafifledi. O zaman camdan bakan arkadaşlarım yanıma gelmek istedi. Üçü geldiler, hepsi de kendi birikintisini buldu. Zıplıyorlar zıplıyorlar ama anca ufak ufak dalgalar yapıyorlar. Ben ise tusunami. En çok ben zıplıyorum. Kenarda ufacık ufacık insanlar hayal ediyorum. Çığlık atıyorlar. “AAAAAA.” diye bağırıyorlar. Onlar bağırdıkça ben seviniyorum. Ben sevindikçe bağırıyorlar. Kahkaha atıyorum. Yağmur şarıl şarıl. Cop cop cop atlıyorum. Hah hah hah gülüyorum. Bağırarak kaçıyorlar tusunamimden. Ufacık ufacık insanlar.
Biraz korkuyorum. Kendimden. Kimbilir küçük adamlar ne kadar çok korkuyorlar benden. Ben birilerinin ölmesini mi istiyorum gerçekten? Sınıftan arkadaşlarım da zıplıyorlar, onların gölleri yanyana, birbirleri arasında konuşuyorlar. “Buraya bakın!” diyorum. “Buraya bakın! Dalgaların şiddetine. TuSuNaMi bu.” Anlamadılar, çünkü bu kelimeyi bilmiyorlar. Babalarıyla benim seyrettiğim filmi seyretmemişler. Ufacık ufacık adamlar kaçıyorlardı, kaçamazlar sandım. Ama sonra kaçabildiler. Ben de çok üzüldüm. Onlar ölmediler diye üzüldüm. O yüzden şimdi zıplıyorum da zıplıyorum. Yani öldürmek istermişim gibi. Günah mı peki istemek?
“Yahu gerçekten şaka yaptım. Türkler hemen öyle ölür mü?” dedi. Annem içerideydi, mısır patlatıyordu. O yüzden duymamıştı ağlamamı. Duysa hemen gelirdi. “Meselâ.” dedi. “Biz arabaya bineriz, yola çıkarız. Dalgalar gelmeden Kayseri’ye gideriz. Erciyes’e çıkarız. TAAA en tepesine. Deden de bizi orada bekliyor olur. Dayın da kayak takımlarını getirmiş olur. Sonra hava soğursa dev dalgalar buzdan kaydıraklar olur. Biz de aşağıya doğru kayarız.”
“Buraya bakın!” diyorum. Onlara seyrettiğim filmi anlatmak istiyorum, ama onlar Kayserili değiller. Onların çıkacakları bir dağ olmayabilir. Onların Polat dayıları kayak yapmayı öğrenmemiş olabilir. Üzülebilirler. Onun yerine “Bakın!” diye bağırıyorum, bakmalarını istiyorum ama öyle şiddetli yağıyor ki, duymuyorlar beni. Ben de zıplıyorum da zıplıyorum cop cop da cop cop. Saçlarım, ayakkabılarım çoraplarım kilodum her şey ıslandı. Her şey ıslandı, zıplarken bile zor oluyor. Sanki yüzüyorum. O filmdeki ölen ufak tefek adamlar gibi oldum.
Aklıma bu gelince biraz üzülüyorum. Biraz da korkuyorum. İnsanların ölmesi bana eğlenceli geliyor. Ama başka insanların. Annem içeri girince, babama kızdı. Böyle şeyler seyretme çocuğun yanında, git iş yerinde ne seyrediyorsan seyret dedi. Ben de babamı savunmak için “Ama minicik insanlar suya düşüyorlar, yüzemiyorlar. Çok komik bence.” dedim. Annem bana bir kötülükmüşüm gibi baktı. Yani canavarmışım gibi. Canavar mıyım? Komik olamaz mı yani, insanların ölmesi?
Bir kere daha zıplıyorum suyun içinde, ufacık tefecik insanların bir sürü bir sürü su yutup boğularak öldüklerini düşünüyorum. Tekrar zıplıyorum. Cop. Cop. Karşıdaki çocuklara bakıyorum, bir ağacın altına saklandılar, sınıfa bile kaçamıyorlar. Oysa kaçacak ne var. Küçük adamlar kaçsın. Ben Tu-Su-Na-Mi-Yim. Ömer Güçtül’üm. Tekrar tekrar zıpladığımda her taraf dalga dalga su oluyor, ufak evler yıkılıyor, ufak yollar altüst oluyor, arabaların hepsi ters dönüyor. Hepsi.
Cop. Cop. Bir kere daha zıplıyorum ve birden yer yarılıyor, yere basamıyorum, aşağıya doğru düşüyorum suyun içine. Bütün hızımla suyun içerisine gömülüyorum ayaklarım bacaklarım boynum kollarım hepsi suyun içerisine batıyor ağzımdan kabarcıklar çıkıyor bağıramıyorum yüzmeyi de bilmiyorum bağıramıyorum sesim çıkmıyor tutunabileceğim hiçbir şey görmüyorum ben de aşağı bakıyorum aşağıya bakıyorum ve onu görüyorum minicik bir ablayı bana bakıyor bana kızgın bana pislikmişim gibi bakıyor ama çok güzel bakıyor çok güzel ve çok kızgın bakıyor bakıyor ben de ona bakıyorum ağzımı açıyorum ne diyeceğimi bilmesem de ağzımı açıyorum ve ağzıma su doluyor içime doluyor su o ise bana bakıyor dik dik ve kızgın ve çok güzel ve ayağımdan tutup beni aşağılara çekiyor aşağılarda kimbilir kimler var ben bilmiyorum ama o biliyor kimler olduğunu o yüzden kızgın kızgın kızgın kızgın bakıyor bakıyor bakıyor bana bana
Şaka yaptım. diyorum. Sesimin çıkmayacağını biliyorum. Ama yine de söylemeye çalışıyorum yani. Aslında ben kimsenin ölmesini istemem. Şaka. Sadece şaka yaptım. Ağlıyorum da. Korkmuyorum. Üzülüyorum çok. Bırakıyor ayağımı. Dediğimi duymuyor. Ama ben duyuyorum dediğimi, sınıftaki çocuklar omzumdan tutuyorlar, kurtarıyorlar beni. Şaka yaptım diyorum onlara. Tusunamide dedesi ölen ve dayısı ölen o kızı düşünüyorum ve ağlıyorum.