"Değişmemişsin" Dedim

Yasemin Karabacak

KENDİ GÖLGESİNİ ARAYAN HAYATLAR

“Değişmemişsin” dedim.

“Değiştim” dedi.

“Kendini suçlayacağına başkalarını suçlasaydın her şey bambaşka olurdu biliyorsun değil mi? Senin suçun değildi.” dedim

. O da” Boşver ,artık bitti.” dedi.

Yıllar sonra ortak bir arkadaşımızın 12 yaşındaki oğlunun ani ölümü üzerine apar topar gittiğim cenazede karşılaşmıştık. O hep aynı Emeldi. Kocaman gözlerle etrafa bakan, gülen Emel. Yarasına bir tek benim şahit olduğum en iyi lise arkadaşım Emel.

Yozgat’ın sayılı okullarından birinde öğrenciydik. Okulun ilk günü okul bahçesinde görür görmez anlamıştım onun en yakın arkadaşım olacağını”. Deli deliyi dakkada” diye anlatırdık bunu aramızda. Dikkat çekmeyecek gibi değildi ki. Bir kere çok uzun boyluydu. Sonraları okul hentbol takımı kaptanı olmasını sağlamıştı bu özelliği. Bir de çok gülüyordu. Bir insanın gülerken ağladığını ilk onda gördüm ben. Resmen kahkahalarında gözyaşı sesi geliyordu. Ki bundan sebep ona yaklaştım ben.

Deli fişekti. Hiçbir yere ve zamana sığmıyordu. Daha ilk haftadan mimlenmişti. Yatakhanedeki kızlar ve öğretmenler tarafından. Bense yanında duruyordum sadece. Hiçbir mantığı yoktu onunla arkadaşlığımızın ama çok iyi anlaşır olmuştuk. Sonra sonra anlatmaya başladı. Önceleri sadece ağlardı. Hep ağlardı. Sorardım” Ne oldu diye “Hiç” derdi “ yalnızca içim ağlıyor. Kimseye söyleme ama olur mu?” “Olur. Ağla sen.” Üzerinden neredeyse 30 yıl geçti hala söylemem kimseye. Bazen lise arkadaşlarıyla konuştuğumuzda konu mutlaka Ona gelir .Ben anlatmam.

Okul onun için iyice zindan olmuştu. Ders dinlemiyor. Yatakhane de ters bakanı dövüyor, kavga çıkarıyor ,sürekli disipline gidip müdürden fırça yiyordu. Bense sadece bakıyordum. “ Yapma ne olur, atacaklar seni” .Dinlemiyordu.

Gene disipline gittiği bir günün sonunda bir okul sonrası anlattı.

İki çocuklu bir ailenin küçük kızıydı. Babası Sorgun’un sayılı avukatlarından ,annesi ise öğretmendi. Bir de ablası vardı. Babası görüp görebileceğiniz en kibar adamdı yani herkes öyle sanıyordu. Gündüzleri iyilik meleği olan adam gece evdekilere kan kusturuyor, onları dövüyordu. Annesi ise tüm umudunu ablasına bağlamıştı. Onun bir an önce mesleğine kavuşup kendilerini kurtarmasını bekliyordu. Babasız ve sevgisizdi Emel. Şimdi bile öğretmenlik yaparken baba eksikliği çeken çocukları tek seferde buluyorsa gözlerim hep onun sayesinde.

Emel önceleri sevimli ve başarılı olursa her şeyin düzeleceğini sanmış ama annesi onu bir yük gibi görüp yatılı okula verince ne kadar bela çıkarırsa o kadar ilgi çektiğini görmüştü. Mesajı açıktı aslında: Beni görün.

Nasıl acıdı içim ,nasıl acıyor hala… Sonraki yıl annemle babam hiç anlamadı aynı şehirde ki okulda yatılı kalmak istememi. Ben ondaki potansiyeli görmüş ve onu yalnız bırakmamak için hep onunla kalmaya karar vermiştim. Şimdiki aklım olsa saklayacağıma yardım bulmaya çalışırdım ama 90 ların Türkiye'sinde ne rehberlik ne de psikolog şimdiki kadar kolay ulaşılabilecek bir şey değildi. Ben ancak yancılığını yapıyordum. Tüm çılgınlıklardan sonra yatakhane de babamın Almanyadan getirdiği kapağı kırık olduğu için kravatımızı bağladığımız teypte son ses kah Metallıca kah Ahmet Kaya ya da benim ısrarımla Ferdi dinleyip zırıl zırıl ağlıyorduk.

Geceleri erkek kılığında okuldan kaçardık. Sadece erkeklere tanınan o özgürlüğü tatmak için gizlice ve sessizce caddede tur atar sonra da koşarak okula dönerdik.. Birinci sınıfın sonunda dedi ki “Bak şimdi ne yapacağım? Bizimkiler bu sefer kesin alacaklar beni yanlarına”. Tuttu sınıfta kaldı. Annesi geldi müdüre ağladı, söylendi ama yine de almadı okuldan Emeli.” Gördün mü bak yine olmadı.” dedi.”Ben iyi bir çocuk olsam beni burada bırakmazlardı.” dedi. Artık aynı sınıfta olmayınca üstelik ben artık sınav öğrencisi olduğumdan yavaştan kopmaya başladık. O yeni sınıfındaki kızlara daha da eziyet etmeye başladı. Sınıftakilerle arasında gizli bir savaş başlamıştı..

Bizim mezun olmamıza bir ay kala onun sınıfındakiler Emele bir şaka yapmaya karar vermişler. Onun dolabına Beden Eğitimi öğretmenimizin saatini koyup şikayet ettiler. Gerçekten de saat dolaptan çıkınca artık okuldan atılmasına karar verildi.

Şok olmuştu Emel .Deli gibi kahkahalar atıyordu. “Ya yıllardır yaptıklarımdan atmadılar.Şimdi ise yapmadığım bir şey için cezalandırıyorlar. Gerçekten şaka gibi.” Ertesi gün okula annesi geldi. “Yeter bıktım senden. Yıllardır çektiğim yetmedi .Sende onun gibisin .Babasının kızı işte ne olacak”?”

Ben üniversiteye gittim. O ise müdürün okulda yatılı kalmaması evden gidiş geliş yapması şartıyla okulu bitirmesi için Yozgat’ta kaldı. Arada sırada birbirimize mektup yolluyorduk ama eskisi gibi değildik artık.

Liseyi bitirdiği yaz telefon edip” evleniyorum.” dedi.” Neden ?”dedim”Kendine bunu yapma artık.” “Kocam asker. Haftada birkaç gün nöbete kalıyomuş . Düşünsene bende evde kafamı dinlerim. Kendi evim olacak inanabiliyor musun ? Artık kimseden sevgi beklememe gerek yok.” dedi. Ama hiç beklenmedik bir şey oldu. Düğün sabahı babasının Ankaraya teyzesini almaya giderken trafik kazası geçirip ölmesiyle bir kere daha yıkıldı Emel. “Gördün mü ?”dedi” Giderken bile yaptı yapacağını. Ben nasıl mutlu olacağım?”

Sonraları bir daha görüşmedik. Ne mektup ne telefon… Ara ara tanıdıklardan alıyordum haberini. Kocası tıpkı babası gibi çıkmış. Emelin babasını aratmıyormuş. Çok üzüldüm ama yeniden onun dertlerini sırtlayabilecek durumda değildim. Benimde artık yeni bir hayatım ve arkadaşlarım vardı.

Cenaze evinin kalabalığından sıkılıp balkona çıktım o da arkamdan geldi. Dışarıda deli gibi yağmur yağıyordu.” Hatırlar mısın ne çok ağlardım. Bende gökyüzü gibi çok yağmur döktüm gözlerimden”

“. İyi misin?” dedim.

“Artık iyiyim” dedi.”İki çocuğum oldu.Boşandım. Bir işe girdim. Çalışıyorum..”Derin bir nefes aldı.Ortada bir soru varmış gibi cevap verdi;

“Her şey bir oyunmuş aslında. Büyütecek bir şey de yok ortada. Hepimiz kendi ezberimizi yaşıyormuşuz.. Ben onların ezberi sanıyordum,.Değildi. Bazen ezberini değiştirmeliydi insan, bozmalıydı oyunu. Artık aramıyorum.Ben buldum yolumu….”

Merhaba Yasemin Hoca.

Başarılı bir giriş olduğunu düşünüyorum.

Sayılı okulların olmasının gerekçesi olmalı burada. Mesela şöyle. Sayılı iyi okulların. Yoksa burada Yozgat'ın az okulu olduğu anlamı çıkıyor. Eğer bunu demek istediyseniz sorun yok :)

Buradaki bağ çok hakiki.

Çok güzel :)

Sizce buraya Babalı ve sevgisizdi desek. Baba sevgisinden mahrumiyetini daha iyi anlatmış olmaz mıyız.

Bu mesaj verme kısmını ya da mesajımızı öykünün kendisi vermeli kahramanın kendisi vermek isteyince birazcık eğreti duruyor gibi sanki.

:) Çok güzel. Bende yatalı okudum liseyi ve tam olarak bunları dinliyorduk :)) '' Sevdalılar Beni Anlar. '' Nın nı nı nııımm.

Çok güzel bir detay.

Elinize Sağlık :) Resimleri de yakalamışsınız. Daha daha güzel öyküler okuruz inşallah.