Bir Ceylan Bakış

İrem İlayda Karkı

Ceylan bakışlım diye severdi annem ablamı hep. Ceylan nasıl bakar ki, diye merak edip ablama bakardım. 8 yaşındaydım. Bir gün anneme ben de ceylan gibi bakmak istiyorum, dedim. Güldü bana, sarıldı sonra. Kokusu hala burnumda.

8 yaşındaydım, ablam evlendi o sene. O günden sonra beyaz bir elbisenin içinde, dupduru bir güzellik görmedim ben senelerce. Ablam en güzeliydi. Yanlış insanı sevdi. Annem ağlarken son gün, ağlama dedi. Ceylan bakışlın çok mutlu olacak. İnandım ben de. Çok mutlu olacaktı. Olmadı. Oysa ben enişte demiştim o insana, hem de gülerek.

9 yaşındaydım. Ablam geldi kapıya bir gün. Dışarısı buz. Gözyaşları bile buz tutacak neredeyse. Ayakları çıplak. Soğuktan morarmaya başladığını hatırlıyorum. Bir Şubat ayında kapının önünde, ayakları yalın, üzerinde ceket bile olmayan, incecik bir kazakla çıkıp gelmiş ağlayan bir ceylan. Donakalmıştım kapıyı açınca. Yalın ayak oluşu hala gönlümde bir yara.

Seneler sonra ablamla baş başa çıktığımız tatilde, sahilde yalın ayak yürürken aklıma gelen bu anı sessizleştirmişti beni. Ablam fark etmiş olacak ki sarstı kolumdan.

"Ne düşünüyorsun böyle derin derin?"

Gülümsedim. Cevap vermek yerine sola doğru koşup denizin sularına bıraktım kendimi. Döndüğümde beni elinde meyve ile beklerken buldum. Anladım ki bu konuşmanın kaçışı yoktu. Uzattığı elmayı aldım.

"Bak ihtiyacın var diye buraya geldik. Düşünüyorsun güzel ama ne düşündüğünü bana da söylesen daha iyi olmaz mı?"

"Bilmiyorum abla, ne düşündüğümü ben de bilmiyorum. Ne düşüneceğimi de bilmiyorum."

"Ne hissettiğini?"

Durakladım bir an, ağlamaya başladım. Ablam koştu sarıldı hemen.

"Ne hissettiğini biliyorsun, neden korkuyorsun bunu söylemekten?"

Söylemekten neden korkar ki insan? Gerçek olmasını istemediği için. Eğer bunu sesli olarak ifade edersem geri dönüşü olmayacaktı. Hala bir şansı vardı sanki duygularımın.

"Abla lütfen. Hislerimin bir önemi yok. Olmayacak biliyorum."

"Bana mantıklı bir şey söyle neden olmayacağına dair."

"Korkuyorum. Mantıkla görülebilen hiçbir şey olmasa bile. Varsayalım ki seviyoruz birbirimizi. Uyumluyuz da diyelim. Ama ya bu büyü bozulursa bir gün? Şimdi tutunacak çok şey var hayatımda ama birini hayatımın merkezine yerleştirirsem ve sonra giderse neye tutunacağım?"

Elimden tuttu ablam güç vermeye çalışır gibi. Ceylan bakışlı ablam, annemin o günden sonra hiç ceylan bakışlım diyemediği ablam. Ben de ceylan gibi bakmak istemedim bir daha hiç. Ablamın bakışlarındaki o mutluluğu söküp alan her şeyden kaçtım hayatım boyunca. Arkadaşlarım kendi aralarında enişte esprisi yaparken bile titrerdi içim. Tüm eniştelerden nefret etmiştim. Tüm eniştelerden nefret etmeme sebep olan o insandan en çok da.

"29 yaşındasın Asya. Daha ne kadar erteleyeceksin hayatını?"

"Erteleyebildiğim kadar."

"Benim evliliğimin kötü bitmesi senin de aynı şeyleri yaşayacağın anlamına gelmez. Seni seven, sevdiğin biriyle karşılaşmışken kendine bu zulmü yapma ablacım lütfen. Ben gençtim, bilmiyordum ki sevgi ne. Karşımdaki insan beni seviyor mu anlamamışım bile. Sen bunu idrak edebilecek bir yaştasın. Ben cesaret edemedim tekrar denemeye. Sen benim yaptığım hatayı yapma, hayatını yaşa."

"Ya kötü biterse?"

"Bunu bilemeyiz. Yaşaman gerekiyor. Kendin için yaşa, benim için yaşa, 18 yaşındaki ceylan bakışlı ablan için yaşa. Bizim için. Böylesine çok severken solup gitmene razı olamam. Kaçma Asya. Denemeden bilemezsin."

Sarıldım. Gözyaşlarım omzunu ıslattı. Sustum. Söylediklerini anlamaya çalıştım. Sonra kaldırdım başımı gözlerine baktım. Ceylan bakışına. Gülümsedi.

"Deneyecek misin?"

Derin bir nefes aldım. Kendi hapishanesinden çıkamayan biriydim ben. Çabalamaktan bile kaçınan. Acılarıyla yaşamaya alışmış, uzaktan sevmekten daha fazlasını yapamayan. Evet seviyorum. Söyledim işte, gerçek oldu artık.

"Ama abla ayakların..."

İrem İlayda Doğan