Topal

Makbule Öztürk

HAFTA 5

Kelimeler: Ayak, Enişte, Ceylan

Zorluk: Hikaye 26 Ağustos 1491 tarihinde geçecek

TOPAL CEYLAN

10 Ağustos 1491

Ah, Arro nehri. Seni nasıl göresim geldi bir bilsen. Düşümde babamın beni yerleştirdiği Verrochio’daki yazıhaneden çıkmış, Arro nehri kenarına gelip tatlı sularını seyrediyorum. Sonra oradan doğduğum köye gidiyorum, çocukluğumun geçtiği, üzüm ve zeytin yetiştirilen tepelerde buluyorum kendimi, Vinci köyünde. Sonra babam çıkageliyor, bir dal üzüm uzatıyor bana. Üzüm dalıyla toprağa bazı şekiller çiziyorum, bir ceylan resmi. Hem de topal bir ceylan. Hayvan canlanıyor ama yüzü...Yüzü birden Salai oluyor. Uzanıp beni parçalamak ister gibi.

12 Ağustos 1491

Bugün Andrea del Verrochio ile yeni bir esere başladık. Ne yücegönüllü bir insan. Ondan çok şey öğrendim. Lir çalmayı mesela onun atölyesinde çırakken öğrendim. Şimdi iki iş arkadaşı olarak ısmarlanan resimleri, heykelleri birlikte yapmak ayrı bir keyif veriyor bana. Ama son zamanlarda geri planda kalmak istiyor nedense. Söylediğine göre ‘’Arno Vadisi’’ ni yaparken resme kattığım derinlik onu çok etkilemiş. Ben bir dahiymişim ve benim yanımda eline fırça almak ona yakışmazmış.

13 Ağustos, 1491

Şu benim genç oğlan, Salai. Onu yanıma alalı bir sene oluyor, ama daha tek bir resme elini sürmedi. Bütün gün yanımda tembel tembel dikiliyor. Kıvırcık saçları bana büyük keyif veriyor, ışıltılı ve güzel bir genç; ama onda adını koyamadığım beni huzursuz eden bir şey var. Belki de aksayan ayağı içime acımayla karışık bir tiksinti veriyordur. Doğanın bir atığı gibi. Yüzünün mükemmelliği ile bu topal ayağın tezatlığı! Beni düşüncelere itiyor. Hiçbir şey tanımadan sevilemez. Ve tanımadan hiçbir şeyden nefret edilemez. Eniştesi mektup yazıp çok fazla çocuğu olduğu için ona bakamadığını anlatan bir mektup yazarak benden onu himayeme almamı istediğinde bu düşünceler geçti aklımda ve kabul ettim. Belki diğer öğrencilerim gibi o da günün birinde birlikte çalışabileceğim bir usta olur diye ümit etmiştim. Oysa bana hizmetçilik yapıp boyaları inceltmekten, atölyeyi temizlemekten başka bir şey yapmıyor. Geçen gün mutfaktan aşırdığı ekmek tepemin tasını attırdı ve elimde olmadan ‘’Hırsız, inatçı pisboğaz!’’ diye bağırdım ona. Zaman zaman da yalan söylediğini yakalıyorum. Geçen gün yazı yazmak için kullandığım aynayı herzamanki yerinde bulamadım, nerde olduğunu bilip bilmediğini sordum. Bilmediğini söyledi. Onu boya almaya gönderdiğimde odasına girdim gizlice ve aynamı yatağının üzerinde buldum. Herhalde kıvırcık saçlarını düzeltmek için aldı diye düşündüm. Zamanın gençleri saçlarını uzatıp bukle yapıyorlar. Bir de kahkül modası var. Aynasız ve taraksız yaşayamıyorlar. Bizimki de onlara özendi herhalde. Aynayı elime aldığımda yanında benim anatomi çalışmalarımdan birkaçını buldum. Ayak mı çizmeye çalışmış? Ama sanki biraz kıvrılmış gib. Ne yapmaya çalışıyor bu çocuk?

15 Ağustos 1491

Mükemmellik… Ne muazzam bir kelime. Bunu arıyorum her eserimde, buna ulaşmaya çabalıyorum. Şunu gözden kaçırıyorum galiba: El hiçbir zaman mükemmelliğe ulaşmaz. Mükemmel ve tam olan sadece doğa. Bu yüzden olmalı işlerimi yarım bırakıyor oluşum. Onları hiçbir zaman mükemmelliğe ulaştıramayacağım. Kulağıma geliyor, yine yarım bıraktı işini diyorlar. Ahlaksız utanmazlar. Sistina Şapeli’nin süslemeleri için Medici ressamlar seçip gönderdiğinde benim seçilmemiş olmamı dillerine dolamışlar bir de. Biliyorum ki okumuş bir adam olmadığım için bazı kendini beğenmişler beni eleştirmeye hakları olduğunu düşünüyorlar. Aptal hayvanlar! Ben kendime efendi olarak deneyimi seçtim.

17 Ağustos 1491

Bugün Salai yanıma gelmiş ‘’Şu ayak eskizinizi görebilir miyim?’’ diye sordu. Görüp de ne yapacak acaba? Son zamanlarda iyice garip davranmaya başladı. Onu bir öğrenci olarak beğenmediğimi hissediyor. ‘’Erminli Kadın’’ tablomu gösterdim ona. Uzun uzun, hayranlıkla baktı. Zavallı çocuk, kimse sırtını okşamamış şimdiye kadar.

18 Ağustos 1491

Bugün dostlarım Antonio ve Pollaivolo’nun atölyesine uğradım. Kadavraları kesip biçerlerken kasların şeklini daha iyi anlıyorum. Bu tür şeylere ilgi duyuyorsan, sana önce mide bulantısı engel olacaktır. Derisi yüzülmüş halde karşımda duran vücudu görünce kusacak gibi oldum, ama buna katlanmam gerek. Derinin altındaki atar ve toplardamarlar, sinirler, tendonlar,kaslar ,kemikler ve kandan oluşan karışım karşısında duyduğum şaşkınlığa rağmen edindiğim bilginin beni tatmin etmeyeceğinden eminim. Kadavraya dalmış düşünürken Antonio :

-- Şu senin Salai, nesi var onun? Hayal aleminde yaşıyor gibi. Geçen gün onu elinde kalem kağıt tüm gün sokakta oturup boş boş geçen atları izlediğini görmüşler. Bu çocuğu neden tutuyorsun hala yanında? ‘’ dedi. Bir bilsem… Acıyorum ona galiba.

22 Ağustos 1491

Salai’nin eniştesi Lorenzo ile karşılaştım katedralin yanında. Salai’yi sordu. Bu aralar anatomi çalışmaları, kafamdaki projeler ve üzerinde çalıştığım kilise planı nedeniyle onu ihmal ettim. Bir de şu rüya. Yine aynı tepede üzüm ağaçları, babam ve toprağa çizilen ceylan resmi.. Bu sefer resmi ben değil Salai çiziyor ve çizdiği topal ceylan canlanıp beni yutuyor. Salai’nin yüzündeki o pis sırıtışla uyandım. Ter içindeydim.

25 Ağustos 1491

Önceki gün gördüğüm rüyanın etkisinden midir bilmiyorum, Salai gözüme daha da topallıyormş gibi geldi ve ona olan tiksintim arttı. Bu mükemmellikten uzak beden bende öfkeye neden oluyor. Boyaları yanlış karıştırmış; tutamadım kendimi ve bağırıp çağırdım. Beceriksiz olduğunu, elinden hiçbir eserin çıkamayacağını haykırdım ona. Gözleri doldu. ‘’Ben, ben…’’ diye kekeledi,koşarak çıkıp gitti atölyeden. Ardından bakakaldım bu zavallı oğlanın. İçim ezildi. Yarın mutlaka gönlünü almalı.

26 Ağustos 1491

Pişmanlık kavurucu bir ateş gibi yanıyor göğsümde. Sabah kalktığımda çoktan gitmiş olduğunu gördüm sevgili Salai’min. Bana bıraktığı resim ve şu not dışında ondan bir şey kalmadı geriye. Bir de atölyedeyken giydiği lekeli önlüğü. Nasıl öksüz gibi duruyor sandalyenin üzerinde.

‘’Sevgili ustam,

Bir yıldır senin hizmetinde olmak benim için büyük onurdu. Senin istediğin gibi bir öğrenci olamadım. Şu eksik halime bunca zaman katlandığın için minnettarım. Sana rüyamda gördüğüm topal ceylanın resmini bırakıyorum, sana beni hatırlatsın.Ben seni hiç unutmayacağım.

Salai’’