‌Ceylan‌ ‌Gözlüm‌ ‌

İbrahim Çelebi

AYAK,ENİŞTE,CEYLAN

ava gidecekler eniştesiyle birlikte.Dere kenarında su içen bir ceylanı vurup vurmamakta kararsız kalacaklar.Yayı gererken birtakım düşünceler geçecek,geçmişe bir geri dönüş olabilir.Ölmüş eşini hatırlayacak.

( Öyküye başlamadan önce aklımda böyle bir şey vardı.Yazmaya başlayınca saptı.Belki esinlenmek isteyen olur diye yazmak istedim.)

CEYLAN GÖZLÜM

“Hadi kalk gidelim dedim” enişteme. Bana anlamsız bir bakış attıktan sonra işine geri döndü. Israrcı tavrımı sürdürdüm. Eniştem benden bıkmış olacak hemen sehpanın üzerindeki radyoya uzandı. İlk başta duyduğu cızırtılardan sonra bir türküyü net duydu. En sevdikleri türküydü. Eskiden bu türkü radyoda çalınca hemen Sevil ablamın yanına gider beraber dinlerlerdi. Şimdi ise yalnız dinliyor. Ben de odadayım ama o bana rağmen yalnız.

Türküyü ben de bilirim. Sözleri de çok hoşuma gider. Sevil ablam nasıl biri diye sorsanız, size bu türküyü dinletmem yeter. Kara kaşlı ,ceylan gözlüydü. Eniştem yine dalıp gitmek istiyordu uzaklara. Bunun için kalktı ve pencere kenarına gitti. Gözlerini uzaklara dikti, ona yakın olmak için.Türküyü defalarca dinleyip gün boyu kendini kaybetmek isterdi uzaklarda. Ama radyodaki türkü değiştiği için hemen geri dönmek zorunda kalıyordu ayrılığa. Türkü bitti, işinin başına döndü eniştem.

İki sene önce bir trafik kazası geçirmişti Sevil ablam. Ağır yaralanmış, ayağının tekini kaybetmişti.Kesilmişti yani. Durumu ciddileşince aradan iki ay sonra da hayatını kaybetti. Bu durum üzerine eniştemin toparlanması kolay olmadı. Ben sık sık onu evime davet edip acısını paylaşma gayreti içerisinde bulunurum. Kendini dış dünyaya kapattı resmen. Kendine bir meşgale buldu, gün boyu ahşap yakmayla uğraşıyor. Ne zaman gelse malzemelerin de getirir. Bir köşeye kurulur. Kısa bir hal hatır merasiminden sonra başlardı hemen. Dışarıya çıkma teklifini sunduğum zaman için bana anlamsız bakıp işine devam ederdi. Israrlarıma kulağını tıkamak için de radyosuna sarılırdı. Radyoda türkü dinleyip işine devam ederdi. O türkü çalınca da uzaklara yakın olmaya pencere kenarına giderdi.

Garip kalmıştı yârinden, merhamet eden de yoktu haline. Ben de acımasız davranıyordum üstüne gitmekle. Halbuki bir kere o türküyü söylesem kavuşmalarını sağlayıp sevaba girecektim.Uzaktandan olsa hissedecekti onu.”Enişte” diye seslendim kısık bir sesle. Bana doğru döndü. “Efendim” dedi. Başka bir şey demeden türküye başladım.

Bakışların yüreğimde

Açtı yara ceylan gözlüm

Muradını alamadın

Kaşı kara ceylan gözlüm

Seni gördüm boynu bükük

Genç yaşında ömrü sökük

Gözü yaşlı perçem dökük

Zülfün tara ceylan gözlüm

Türküyü söylemeye yeni başlamıştım ki ağlayarak pencere kenarına doğru gitti yine Mustafa eniştem. Ben de merakımdan ne yaptığına baktım. Bir yandan da türkünün devamını söylüyordum. Gözleri güzel bir ceylan dağlıyordu ahşapta. Gözleri güzel bir ceylan dağlıyordu yüreğinde…