Bir arkadaşım. Rutubetli gözleri var. Ayaklarım hep ona yürür. Saat hep onda durur. Gereksizce.
Benim hakkımda ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yok. Ama ben ona çok şey borçlu olduğumu düşünüyorum. Her hikâyemde bir şekilde yer alan değişmez kahramanım o benim. Sadece bukalemun gibi renk değiştiriyor. Önceleri bu duruma kızıyordum. Ama kader onu hikâyelerde de olsa benimle bir yazmış diye düşünmeden edemiyorum.
Hikayelerin böyle bir güzelliği var. Arkadaşımınsa kusurlu gözleri. Sadece rutubetinden kaynaklanmıyor. En kötü tabirle şaşı diyorlar memlekette. Gözleri böyleyken dilsizliği de var mıydı bilmiyorum. Buna rağmen her zaman sustu. Bana kızmadı öfkelenmedi. Bazen monologlarımı dinledi. Kırıntılarla avunmuyorum. Bir fark ortaya koyması gerekiyormuş onun, koymuş. Diğer insanlar gibi davranmamış bana. İşte bu durum beni öyle düşündürüyor ki. Düşünürken gözlüklerim gözümden düşüyor. Hem de ceylan görünümlü halıya. Küçükken az meyve suyu dökmedik bu halıya. Ceylan demişken. Bir ceylana benzetiyorum onu. Zaman zaman başka hayvanlar da alıyor yerini. Bendeki merhamet duygusundan olsa gerek. Benden bahsettiklerinde ve elimi o an kalbine koyduğumda kalbinin nasıl attığını bilmek isterdim oysa. Gülümsüyor muydu beni düşününce? Bir arkadaşım’dan yeterince bahsettim sanırım. Sözü başka bir yere getirmek istiyorum şimdi. Enişteme. Evlendikleri ilk günden beri kardeşimle olan kavgalarımda hep beni tutmuştur eniştem. En önemli özelliği bu. Hal böyle olunca bir sürpriz yapmak istese beni “bir arkadaşım’la” buluşturacağını bile düşünürdüm. Fazla hayalciyim galiba. Hangi yağmura bir arkadaşım diye koşmadık ki?
O gün değişik bir şey oldu. Eniştem gerçekten de bir sürprizi olduğunu söyledi. Pencereden baktığımda yeğenime aldığı ceylan görünümlü oyuncağı gördüm. Ceylan da şaka maka her şeyin imgesi olmuş durumda. Yeğeninin sevinmesi senin de sevinmendir, değil mi, dedi eniştem. Hep birlikte evlerine gittik. Yeğenlerim çok mutlu oldu sahiden. Benim de yüzümde buruk bir gülümseme. Bir arkadaşım hala aklımda. Ama neye yarar ki?
Tıpkı ben ve bir arkadaşımın olduğu gibi eniştemin de gözlükleri var. Rutubetli gözleri yok ama. Mutlu biri. Yakın bir arkadaşı var. Murat abi. Öykü atölyesine gidiyor. Murat abi ile arkadaşlığıma sebep olan bir şeydir öyküler. Hoş Murat abi genelde rakı ve Kadıköy edebiyatı yapmayı seven kadın yazarları yücelten öykü atölyelerine katılıyor ama olsun. Garip bir şey var. Dergimi kapatmaya yakındı. Ceplerimdeki adreslerden umut kalmamış gibi hissediyordum. Enişteme söylemiş Murat abi. Bizim dergiyi okuduktan sonra şöyle bir karara varmış. Nurettin Topçu ve Sezai Karakoç gibi yazarlardan birer kitap okumayı düşündüğünü söylemiş. Okumuş da. Belki de hiçbir şey yapmadığımızı sandığımız yerde çok şeye vesile olabiliriz, bilemiyorum. Herkesin yüksek hayalleri var tabii. Benim de vardı.
Ben de öykü atölyelerine katıldım çok kez. Bir şarkı vardı. Sözleri şöyle: Bir ayrılık sahnesi dış gündüz iç paramparça. Bugün dış gündüz iç öykü atölyesiydi. Atölyedeki hoca iyi biri. Ama birgün hocanın benimle yaşam koçu gibi konuştuğunu fark ettim. İşin garip yanı o aralar öyle bunalmıştım ki yaşam koçu dedikleri birini de arayıp randevu almıştım. Hiç inanmazdım böylelerine oysa. Hoca ise öykülerimde neden olay barındırmadığımı soruyordu. Bunu yaşam koçu sormuş gibi hissettim o an. Hocaya verecek akıllıca bir cevabım yoktu. O gün yaşam koçuyla konuştum. En az beş tane arkadaşını ara, dedi. Beş tane arkadaşıma “bir arkadaşım”dan bahsedemeyecek olmam kötü geldi gözüme. Orda tıkandı işte mesele. Tıkansın. Onlara da hak veriyorum. Vermiyorum aslında. Allah cezasını versin böyle arkadaşlığın. Bir arkadaşım hep yasak kelime anlayacağınız. Bir arkadaşım temcit pilavı. Buna rağmen arkadaşlarım çok severlerdi beni. Öyle bir tezat durum.
Kitabım basılırsa bir arkadaşım’a hediye etmek isteyeceğimi düşünürdüm hep. Aslında ben roman türüyle daha çok şey anlatabileceğimi düşünüyorum. Ama onlar öykü. Bize böyle şeylerle gel mi diyor yoksa? Bana her zaman tutturduğun şu mahiyeti meçhul sevgi ile değil böyle haberlerle gel dostum dediğini duyar gibiyim. Yoksa benden bıktı mı? O ihtimal titretir beni. Korkudan fenalaşır gibi olurum.
Hikâyelerimde olay yok. Çünkü kafasının içinde yaşayan biriyim hocam.
Bu cümleyi kurduğum anda bile etrafımdaki her şeyin devrilmesini istedim.
Harekete öyle çok ihtiyacım var ki. Belki de kavgaya.
Yalnızlığa çok alıştığımı fark ettim. Beş tane arkadaşımla konuşsam belki her şey değişirdi. İnsanların hikayelerine tanık olurdum. Kendi hikayeme uzaktan bakardım böylece. Tek hikayenin kahramanı olmadığımı anlardım.
Bunları düşünürken Murat abi aradı. Kitabı çıkmış. Onun için sevindim kendim için biraz üzüldüm. Tevafuk. İsminde Ceylan geçen hikayesini bana ithaf ettiğini söyledi. Tebrik edip kapadım telefonu. Telefon yere düşmedi. Ne kadar sessiz bir hayattı.
Biraz uyumak istedim. Uyandığımda kuş cıvıltıları geliyordu dışarıdan. Sessizliği bozuyorlardı biraz olsun. Böyle neşeli bir hikayem olsaydı.