Kaçarken

Esmanur Satıcı

ESMANUR SATICI

KÖROĞLU ATÖLYESİ 5.HAFTA

KAÇARKEN

Nefes nefeseyim ,bu hayatımın son kaçışı mı? Kaçıyorum, o da benim kadar hızlı, koşuyorum. Dönüp bakamam arkama, sadece önüme bakıyorum, korkuyor muyum? Kalbim ağzımda atıyor korkuyor muyum?

Bağırarak uyanınca yaşlı annesi de İsmail’in sesine uyanmıştı. İsmail ter içinde, annesi yanı başında, İsmail şaşkın, annesi dualar okuyor, eli oğlunun yüzünde, elinde.

“Ah oğlum, evladım” diyor arada, devam ediyor duaya .

Birabbinnas, malikinnas, ilahinnas……

Üç gece üst üste aynı rüyayı gördü İsmail, üç gece bağırarak uyandı, annesi koştu yanına. Ertesi sabah yatağından kalkmaya çalıştı, olmadı, kalkamıyor. “Uyanamadım galiba” dedi, “ha gayret” tekrar denedi, kalkamadı. İsmail vücuduna söz geçiremiyor, belden aşağısını hissetmiyordu.

Komşuların yardımıyla İsmail’i hastaneye götürdüler, doktor soruyor, dinliyor, muayene ediyordu.

-Nasıl oldu?

-Bir gecede oldu, belki de üç gecede bilmiyorum ama üçüncü gecenin sabahında oldu. Aynı rüyayı görmüştüm.

Arkamda bir aslan, kaçıyorum, kaçıyorum, hava çok sıcak, nefes nefeseyim, yakalasa öleceğim, arkama bakmıyorum, korkmuyorum, sadece koşuyorum, kalbim kulaklarımda atıyor, korkmuyorum. Arkamda bir aslan, dört ayağım var, dördüyle kaçıyorum.

Röntgen çekildi, fizik tedavi ve nörolojiye yönlendirdi doktor İsmail’i. Bir hafta sürdü, doktordan doktora bölümden bölüme gittiler. Doktorlar bir sebep bulamadı, “Bir de psikiyatri görsün.” dediler.

Bir hafta geçmişti, psikiyatrist ilaçlar vermişti, fizik tedaviden randevu almışlardı lakin İsmail’in hastaneden doktordan yana bir umudu yoktu. Tedavileri reddetti, annesinin yalvarmasına rağmen hiçbir ilacı içmedi İsmail. “O gece aslandan kaçarken düştüm, ayağım kırıldı.” dedi.

Komşular geçmiş olsuna geliyordu, İsmail’in mahalleden bir iki arkadaşı geldi. İsmail onlarla bile konuşmadı. Mahalleli birbirine anlatıp durdu İsmail’in rüyasını. Ayşe’nin oğlu var ya İsmail, bir rüya görmüş çocuk yürüyemiyormuş, ayağı kırılmış, ecinnilere karışmış diyorlar, beyninde tümör varmış, aşığı varmış büyü yapmışlar çocuğa ayakları tutmaz olmuş, borcu varmış tefeci ayağına sıkmış, tefeci kabusu olmuş, çocuk kendini ceylan sanıyormuş zavallı aklını yitirmiş…

Ayşe Kadın’ın gözleri iki çeşme elinde tesbih, durmadan dualar okuyor, İsmail’de hiçbir değişiklik yok, kırk gün geçti.

Bir gece yarısında kapı çaldı, Ayşe Kadın “Hayırdır inşallah” deyip kapıyı açtı. İki mahalle öteden komşusu Aysel, yanında bir adam. Aysel söze girdi, “Yardıma geldik Ayşe abla. Bizi içeri al hele. “Ayşe kadın anlamadı, içeri aldı misafirleri. Aysel söze devam etti. “Eniştemi getirdim, aslında annem rahmetlinin eniştesi, teyzemin eşi değil ama benim teyzem yok ki ama annem enişte derdi, eniştemi getirdim. Daha doğrusu İsmail’in rüyasını duymuş, yarım saat önce geldi bize, “Beni İsmail’e götür.” dedi, “Sabah gidelim” dedim ,”Olmaz, şimdi“ dedi.

Ayşe Kadın şaşkın , “Su, çay, ayran bir şeyler ikram edeyim.” dedi, Aysel ister gibi oldu, enişte dediği adam kestirip attı “İsmail nerede?” dedi.

Ayşe Kadın İsmail’in odasını gösterdi. Enişte İsmail’in yatağının kenarına çöktü, ellerini ellerine aldı, anlatmaya başladı.

Nefes nefeseyim, bu hayatımın son kovalaması mı? Kovalıyorum, o da benim kadar hızlı, koşuyorum. Duramam, yavaşlayamam, sadece koşuyorum. Kalbim ağzımda atıyor korkuyor muyum? Hava çok sıcak, nefes nefeseyim, kalbim kulaklarımda atıyor, korkmuyorum, yakalamak üzereyim. Bir aslanım ben, önümde bir ceylan, ceylanın ayağı kırılıyor. Ben insana dönüşüyorum, ceylanın yanına gidiyorum. Ayağını sarmak istiyorum, gömleğimi yırtıyorum, ceylanın ayağını bir ağaç dalı ile sarıyorum, ceylan bir insana dönüşüyor, uyanıyorum.

Aysel’in eniştesi rüyasını anlatırken gözünü İsmail’den ayırmıyor. İsmail ağlıyor, enişte ağlıyor, Ayşe Kadın ağlıyordu.

Bu rüyayı bir yıldır görüyorum, bir yıldır, yırtıcı bir aslan gibi peşinde koştuğum ceylana ağlıyorum. Rüyadır, hayra yor, hayrolsun dediler. Sordum soruşturdum, sen o çocuğu bulacaksın, koruyup kollayacaksın dediler, nihayet seni buldum.

O gece Enişte ayrılmadı İsmaillerden, İsmail ile aynı odada uyudular. Sabah Ayşe Kadın, misafire ve oğluna kahvaltı hazırlarken mutfakta, mutfak kapısına gelen Enişte’yi gördü, kolunda İsmail. İsmail, Enişte’nin kolunu bırakıp yavaş adımlarla annesine yürüdü.

- Artık özgürüm anne, artık iyiyim, kaçmıyorum, yürüyorum.