Yıldızlar da Sever

Rabia Hilal Bilgin

Maddi durumları iyiydi. Yine de aldığı bu olta ona biraz pahalıya mal olmuştu.Eşinin neredeyse en büyük tutkusu balık tutmaktı. Bu sebeple kullandığı olta da eskimişti. Eşi bu hediyeye çok sevinecekti. Ufak tefek beş parça daha hediye aldı. Evdeki isimlikle birlikte toplam yedi hediyesi olmuştu.

Her şeyin bugüne kalması onu hayli yoracaktı. 24 nöbetinden çıkıp, evde biraz uyuduktan sonra hediyeleri ve birkaç lazımlı şeyi almak için dışarı çıkmıştı. Bu ilk evlilik yıldönümleriydi.Yorulacak ama her şey güzel olacaktı. En azından öyle olsun istiyordu. Eşi her ne kadar “Sen uğraşma, güzel bir restorandan yer ayırtırım ben.” dese de, eşinin kalabalık ortamları sevmediğini bildiğinden kabul etmedi. Böyle özel bir günde eşi de rahat etsin istiyordu. Ayrıca elinde bir oltayla restorana girmek de istemezdi.

Eve döndüğünde ayaklarının sızısını iyice hissetmeye başladı. “Restorana gitmeyi kabul etse miydim” diye düşündü. Daha yapılacak onca hazırlık vardı. Ayaklarını koltuğun üstüne uzatırken aklına Feride geldi. Feride, arada ev işlerine yardıma gelirdi. Evi de çok uzak değildi. Hemen aradı kızı. “Feride, merhaba canım.” “Müsait misin bugün?” “Sana çok ihtiyacım var” “Tamam. Tamam bekliyorum”

Feride gelene kadar filtre kahve içip, dinlendi. Feride gelince beraberce işe giriştiler. Saat 16.40’ta her şey hazırdı. Tabi Feride’nin marifetleri bunlar, Selin çok bir şey yapmadı açıkcası. Genelde işler bitince kahve ikram etmeden göndermez Selin bu kızı ama bugün kibarca gönderdi.

Feride gidince o varken çıkarmadığı şarabı çıkardı koydu masaya. Müslümanlardı. Evlendiklerinden beri evde hiç içmemişlerdi. Ama bugün özel bir gündü. Nadiren içtikleri şarap için güzel bir zamanlamaydı Selin’e göre. Yine de Feride’nin görmesinden çekinmişti. Üstünü değiştirdi, makyajı, parfümü derken eşinin arabasının sesini duydu. Hemen aynaya koştu. Zaten düzgün olan elbisesini son kez düzeltti. Liseden beri tanışıyor olsalar da, eşine karşı heyecanı hala sürüyordu Selin’in.

Adam kapıdan girince eşinin elinden tutup bir tur döndürdükten sonra “Boşuna Yıldızım demiyorum sana.” dedi. Yemeklerini yedikten sonra “Yıldızım” dedi adam. “Bu senin için” deyip, cebinden çıkardığı yüzük kutusunu açtı. Üstünde yedi küçük yıldız olan pırlanta yüzüğü görünce gözlerini parladı Selin’in Yüzüğü parmağına takarken “Ama bu çok güzel” dedi ve ekledi “O zaman sıra bende” Güzelce paketlenmiş kutuyu getirdi. Bu olta dışındaki hediyeleri koyduğu kutuydu. Adam hediyelerine baktıktan sonra üstünde “Akademisyen/Biyolog” yazan isimliğe eline alıp, “Hepsi çok güzel hayatım ama buna bayıldım.” dedi. Elindeki isimliğe beğenen gözlerle bakarken, hediyelerin altı tane olduğunu fark etti.Eşi yani Selin ailesinin doğan yedinci fakat yaşayan tek çocuğuydu. Annesinde oluşan yedi takıntısı Selin’e de geçmişti fakat Selin “Uğurlu sayım” diyordu soranlara. Neyse işte, adam eşinin bu takıntısını bildiğinden bir hediyesi daha olduğunu tahmin etmişti. “Burda 6 hediye var hayatım” dedi gülerek. “Evet” dedi Selin aynı şekilde gülerek. “Yedincisini sana neden “Ahize kuşu” dediklerini, neden kullanmadığımız halde evimizde eski tip ahizeli telefon bulundurduğumuzu anlattıktan sonraya saklıyorum. “Tamam anlatacağım” dedi adam, utanmış gibi yaparak. “Biz lisede seninle sevgiliyken belki sen arasın diye gece bile elim ahizenin üstünde uyurdum. O yüzden” “Bu güzel itiraftan sonra bu hediyeyi hak ettin” dedi hafiften yüzü kızararak. Yatağın altına sakladığı oltayı getirdi. paketlemeyi becerememişti ama zaten güzel bir çantası vardı.

Selin tahminlerinde haklı çıkmıştı. Eşi bu hediyeye gerçekten çok sevinmişti. "Bu hediyeden sonra bir itirafı daha hakettin Yıldızım" dedi. Selin merakla dinlemeye başladı. "Çocukken bir akşam mahallede oynarken, gökyüzündeki en parlak yıldızı gösterip 'Bu benim yıldızım olsun' diye bağırmıştım. İçimizden en büyüğümüz olan Numan abi de bana 'O yıldızların sahipleri var oğlum onları satın alıyorlar. Hem çok pahalı hem de sadece özel insanlara satıyorlar' demişti. O zaman karar vermiştim. Büyüyünce benimde bir yıldızım olacaktı. Hem zengin hem de özel bir adam olacaktım. O günden sonra her gün rüyamda gökyüzünde henüz gözükmeyen bir yıldızın 'ben senin yıldızınım' dediğini görürdüm. Biraz büyüyünce Numan abinin benimle dalga geçtiğini fark etsem de, aynı rüyayı görmeye devam ettim. Seninle sevgili olduktan sonra o rüyayı görmedim Tabii o zamanlar büyümüş olmama yoruyordum. Depresyona girip senden ayrıldıktan sonra aynı rüyayı tekrar görmeye başladım. Bu sefer de ruh halime bağladım rüyayı. İyi değildim ve çocukken gördüğüm rüyayı görüyordum. Gayet mantıklıydı. O depresyonu atlattım. Rüya gitmedi. Üniversitede tekrar depresyona girdim. Rüya yine gitmedi. Ta ki Isparta'ya taşındıktan sonra, kontrol için geldiğim hastane de seni görene kadar. O gece aynı rüyayı gördüm fakat bu sefer yıldız görünüyordu ama diğer yıldızlara benzemiyordu. Yıldız sendin. Bana 'ben senin yıldızınım' diyordun. İşte o rüyadan sonra anladım. Benim yıldızım da zenginliğim de sendin. Ve ben, yanımda sen varken özel bir adamdım ancak."

Gökten bir yıldız kaydı…