Beklenmeyen

Fatmanur Dal

“Hayır!” diye bağırdı var gücüyle. “Sana elli kere yeme dedim. Bunun olduğu yere yaklaşma dedim. Kime dedim ben bunları?” diye kızdı annesi. Ne yapacağını bilemedi. Şaşkınlık ve açlık ile oradan uzaklaştı.

Bu uçsuz bucaksız yerde, nereye gitsek tehlike nereye gitsek sefalet diye düşündü. Bazen buranın küçüğü olmak, hayatının da küçük olması demekti. Annesi ona her tehlikeye karşı nasıl savunması gerektiğini öğretmişti aslında, fakat öyle hikayeler duymuştu ki ne kendini kurtarabilirdi ne de annesi yardım edebilirdi.

Güneş çekilmeye başlayınca, soğuğu bütün vücudunda hissederdi. Fakat bu soğuk güzel şeylerin de habercisiydi. Mesela karanlık çökünce en sevdiği şey tepedeki bulanık yıldızlara ve Ay’a bakmaktı. Kimi zaman Ay görünmese de yıldızlar nereye giderse gitsin bütün bulanıklığın içindeki ışıltılarıyla onuna beraberdi.

Yolda yakın arkadaşını gördü. Beraber aşağı doğru ilerlediler. Çok yukarılara çıkmak ikisine de yasaktı. Bu bir savunma taktiğiydi. Anneleri de küçüklükten arkadaştı. Hep beraber aşağılarda bir kuytuda yaşarlardı. Arkadaşına bugün yaptığı büyük hatayı anlattı.

- Çok lezzetli ve ışıl ışıl duruyordu. Bir an dalgınlıkla gidip yemek istedim. Annem o sırada arkamdaydı. Gidişimi görmedi. Ben kendimi geçtim de eğer onu yeseydim annem çok üzülürdü, onun üzülmesini hiç istemem doğrusu, dedi.

- O kadar haklısın ki. Bazen çok aç oluyorum. Daha fazla gidecek gücüm kalmıyor. Yukarıdakileri yememek için kendimi zor tutuyorum. Bir keresinde babam “eğer onları yersen bir daha hiç gücün kalmaz” demişti. Kendimi böyle tutuyorum ve son gücüme kadar kullanıyorum.

Beraber kuytuya vardıklarında kardeşlerinden bir kısmı uyumuştu. Toplam 7 kardeşi vardı. O da onların yanına kıvrılıp uyumaya koyuldu. Aşağıdan yıldızlar görünmezdi. Sadece karanlığın içinde Ay’ın belli belirsiz ışığı olurdu nadiren. O da karanlıkta uyumayı pek severdi zaten. Halinden memnun bir şekilde uykuya daldı.

Bu kısımda size bir şey anlatmam pek doğru olmaz sevgili okur, çünkü rüya görüyor mu görmüyor mu hiçbir fikrim yok. Hafızalarının çok zayıf olduğunu hepimiz biliriz, buradan bir çıkarım yapmak isterseniz paragrafı okurken kendi rüyanızı kurabilirsiniz yahut da rüyasız bir uyku hayal edebilirsiniz.

Sabah olduğunda güneşin sıcak ışıkları aşağı kadar ulaşırdı. Kardeşleri ile beraber uyandılar. Kahvaltı için aşağıda yemek yoktu. Mecbur yukarı çıkacakları. Orada lezzetli ve kendilerinin yiyebileceği küçüklükte yemekler olurdu. Hep beraber yukarı koyuldular. İrili ufaklı yiyecekler bulup hep beraber yediler.

Gökyüzü masmaviydi. Bu maviliği dünyasına ait kabul ederdi. Kendi dünyasının rengiydi bu mavilik. Biraz durup izlemek istedi. Ailesi ondan birkaç kıvrım uzaktaydı. Yetişeceğini düşünerek izlemeye koyuldu. O esnada karşısına büyük lezzetli bir et çıktı. Diğerlerinden daha farklıydı fakat parıl parıldı. Bir an durup tereddüt etti. Aniden karşısına çıkan bu şeyi ona biri mi göndermişti? Etrafına baktı, başka kimse yoktu. Bu dedi, bu bana gökyüzünden bir hediye olarak gönderildi. Şimdi yanımda biri olsa beni durdurabilir miydi, sanırım evet. Fakat kimse gökyüzü ile benim aramdaki bağı anlayamaz. Bu bana ondan bir hediye, diye düşündü ve ağzına tek açışta taktı.

- Çek! Çeeek!

- İsmail, ağırlaştı. Çekemiyorum yardım et.

- Bütün gücünü kollarına ver ve sar.

Sonunda ikisi birden çekmişlerdi. Kovayı açıp içine attılar. İsmail telefonu eline aldı.Birkaç çalıştan sonra karşı tarafta annesi ahizeyi kaldırdı;

- Anne, lezzetli bir çipura yakaladık. Burada olsanız beraber ne güzel yerdik. Haftaya size geleceğiz, buzluğa atıyorum beraber yeriz.

Her tuttukları balıktan sonra İsmail ve karısının bir adeti vardı. O balık için helva yerlerdi. Bir nevi cenaze töreni düzenlerlerdi. Birbirlerine bakıp güldüler. İsmail’in karısı tabaklara birer kaşık helva koydu. İsmail de semaverden çay doldurdu. Berberce yediler. Tencerede daha helva vardı. Bu da demek oluyordu ki, daha cenazesi kaldırılacak balıklar vardı. Oltayı tekrar suya salıp sıradaki cenazeyi beklemeye koyuldular.

Anlatımınızı çok akıcı buldum .Tek nefeste bitiverdi.

Ahize ve yedi kelimeleri biraz arka planda kalmış gibi. Yinede çok hoş bir öykü. Kaleminize sağlık.

Haklısınız. İlk öykümdü buradaki. Kelimleri nasıl kullanmam gerektiğine daha aşina değilim. Teşekkür ederim :)

Neye karşı savunma taktiği? "Hayatta kalmanın en garanti yoluydu" gibi daha açık bir ifade daha iyi olur gibi geldi.

Yazan kişinin zihnin karışıklığı cümlelerden belli oluyor sanırım :) Burası takıldığım bir kısımdı, eklemeniz için teşekkür ederim

Bu paragraf hikayeyi bölüyor sanki, Mustafa Kutlu ve Güray abiden aşinayım ama burada olmamış sanki.

Ellerinize sağlık, hikayenizi severek okudum

Haklısınız, biraz zoraki bir yazım oldu bu paragrafta. Teşekkür ederim :)

burada kendimi buldum.

İnşallah balığımız gibi siz de aldanmazsınız, amin :))))

Şirin ve akıcı bir öykü olmuş. Kalemenize sağlık:)

Güzel yorumunuz için teşekkür ederim :))

Karanlık tarafına rağmen çok şirin bir öykü olmuş, handiyse çocuk öyküsü. Dili şirin, okunaklı. Sayfa tasarımınız ve doğru imla kullanımınız da öykünüzü okunaklı hale getirmiş. Ayrıca bilerek mi yaptınız bilmiyorum ama "yasak elma"ya ve "yedi uyurlar"a göndermeleri de güzel olmuş, belki biraz daha altları doldurulabilirdi. Özellikle yedi kardeş kısmı. Yedi kelimesi bu açıdan biraz zayıf kalmış. Bir de balık tuttukları kayıkta mı semaver kuruyorlar? İsmail'i az buçuk tanıyoruz, yat alacak maddi durumu yok, olsa olsa ufak bir sandalı vardır diye düşündüm, semaver yakmak zor olmaz mı diye düşünmedim değil :) Daha güzel bir son düşünebilirsiniz, size inanıyorum :D Diliniz çok duru, anlatımınız ilgi çekici. Kaleminize sağlık.

Öncelikle katkılarınız ve görüşleriniz için teşekkür ederim. Kayık konusunda hiç kayıktalar gibi düşünmedim. Kıyıdan balık tuttuklarını düşünmüştüm. Daha önce hiç balık tutmadım, nasıl tutulur bilmiyorum. Ondan dolayı kıyıda, piknikvari bir balık tutma hikayesi kurmuştum kafamda. "Yedi Uyurlar" ve "yasak elma" konusunda da bilinçli bir metinlerarasılık mevcut değil, okurun kendi tasarrufuna kalmış sanırım biraz. Tecrübeli bir okur olarak çok güzel bir noktaya değinmişsiniz. Haklısınız, keşke bilinçli bir tercih ile altını doldursaydım. Görüşleriniz için teşekkür ederim 😊

Genel hatlarıyla değerlendirmek gerekirse aslında kurulan cümleler güzel. Ama sanıyorum öykünüzdeki sıkıntı kopuklukların oldukça fazla olması. Hikayeyi anlamlandırmakta güçlük çektim biraz. Ama kurgu güzel bir taslağın üzerinde yapılırsa daha akıcı olabileceğini düşünüyorum. Bu şekilde biz okurlar için de okumak keyifli olur. Kaleminize sağlık :)

:(

Ben okudum😊 İlk baş pek anlamadım ama sonunu okuyunca yukardakilerin hepsi anlam kazandı. İkinci kez okuyunca daha anlaşılır oldu biraz Küçük Kara Balığı andırdı. İsmailden çok bahsedilmese de balığın hüzünlü sonuyla güzel bir hikaye olmuş emeğinize sağlık.😊

Zarif yorumunuz için çok teşekkür ederim 😊 Ursula Le Guin - Kadın Kocasını Anlatıyor diye bir öykü vardı. Hikaye boyu bir kurt anlatıyor aslında ama siz bunu en sonda anlıyorsunuz. Oradan esinlendim, olduğu kadar :) Vaktiniz olursa alışkanlığı kırma tekniği açısından öyküyü okumanızı tavsiye ederim 😊

İyi paragraf.

diğer öykülere göre farklı bir öykü olmuş.Emeğinize sağlık

Teşekkür ederim.