Bende Saklı

Elif Ateş

Dünya’dan yedi desilyon kez büyük olan yıldız Allah’ın ismiyle tesbih eder….

Gök gürültüsü gibi kocaman davuldan tokmaktan çıkan ses yankısı gibi ürkütücü bir sesle irkildim rüyamdan. Rüyalarda bilinmeyen yerlerden gelen ses nasıl mı bu kadar net hatırlanır dediğinizi duyar gibiyim. Ben aslında her rüyamdan dönüşte kendi dünyama uyanırken bu sözlerle irkildiğimi çok net hatırlıyorum artık.

Rüyadan dönüşte maddeye kavuşurken neden bu sözler beynimde yankılanıyordu, ben inkar ettikçe beynimin bana oyunu muydu?

Bu bir itiraf, nereden geldiğini ve neden yaşadığını anlamak isteyen bir ateistin hikayesi.

Hiçbir yere ait değilsen sanırım benliğine asla kavuşamayacaksındır. İçimdeki kocaman boşluk bir aşk gibi, yakarış gibiydi fakat bu aşka dokumak görmek istersin diyordu mantığım. Dokunamadığım her şey hiçlikti. Bu yüzden soyut olan her şeyi inkar edip yine mantığımı soktum devreye.

Ta ki benliğime döneceğim o telefondan sonra…

Ahizeyi kaldırdığımda numaradan sebep bilinç altımda babannemin yavrumm diyen sesi çınladı kulağımda. Arayan yengemdi. Uzun yıllardır ertelediğim seyahatimi mecburi ve çok acil yapmam gerektiğini söyledi, köy evimizde matem vardı, ağıt vardı, koca çınar göç etmişti. Boğazıma düğümlenen kısık sesimle tamam diyebildim sadece. Ahizeyi kapatırken boğazımdaki düğüm ateş parçası olmuş yüreğime inmişti.

Birden ait olduğum bir yer olduğu hissi kapladı içimi, fakat çocukluğuma ait tüm anılarım babaannemle gitmiş gibiydi. Alelacele evden çıktım, ilk müsait uçakla Mardin’e giderken yüreğim yaklaştıkça hafifliyor babaannemle anılarım gözümde daha çok beliriyordu. O kadar hissettim ki onu, kokusu bile benimleydi sanki. Menekşe kokardı buğday tenli koca çınar.

Şehirden köye 1,5 saat süren yolculuğumda ertelediğim ziyaretin bana neye mal olduğunu düşündüm sürekli, en çok hatırımda kalan, gel artık kuzum özledim seni sesiydi.

Çakıl yoldan müstakil, bacası tüten, menekşelerle dolu bahçeli, çocukluğumun hazinesine yol alırken kalbim ağzımda heyecanımdan gözyaşlarımı tutamıyordum. Kalabalıktı bahçe, beyaz yazmalı kadınlar gözleri yaşlı. Kadife sesli bir kadın elinde kuran babaannemi yad ediyorlar, ona yardım destek istiyorlar gibi. Yengemin sesiyle kapıya yönelip kocaman sarıldıktan sonra başıma geçirdiği beyaz yazma ile sadece dinledim. Onlar okudu ben sese eşlik edip amin dedim.

Yemekler yendi, çaylar içildi. Kalabalık kapıdaki ayakkabı sayısından belliydi, saatler geçtikçe bir bir eksiliyordu. Eksildiler, biz bize kaldık tekir bekir gibi.

Yorgundum, yengeciğim elimden tutup hadi bakalım ait olduğun yerde sana ait miras ve bir de vasiyet var dedi. Şaşırdım, nasıl yani dedim meraklı ses tonumla. Babaannenin tek isteği senin görmen ve okuman dedi. İpek bohçaya sarılmış kalınca bir kitap elime tutuşturdu. Allah rahatlık versin dedi ve gitti.

Odama girdim penceresinden menekşe kokuları odaya sinmiş naftalin kokulu yatağıma uzandım. Tekrar doğrulup kucağımda ellerimle sımsıkı tuttuğum bohçayı açtım, babaannemin kuranıydı. Hisli bir şekilde göğsüme bastırıp öptüm. Kuranın ipek gibi ipini bırakıldığı yerden çekerek öylesine açtım. Casiye 3. Ayet Müminler için göklerde ve yerde Allah’ın birliğini ve kudretini gösteren nice deliller vardır. Bir not kağıdına yazılmıştı bu ayet, gözyaşlarımı sildim, benim için yazılmıştı biliyordu niyetimi sanki mesaj verir gibi… Bir not daha “ Yıldızlar Allah’ın ismiyle tesbih eder” Ne arıyorsan kendine bak. İçinde yine sende merhem. Rüyamın içine kadar işlemiş bu sözcük şimdi babaannemden bana yazılmıştı. Şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırdım gerçek olan en iyi duygum içimdeki huzurumdu.

Camı biraz daha aralayıp derin bir nefes çektim içime, işlemeli sandığın başına gidip bende olan merhem ne olabilir diye düşünürken boy aynasında kendime baktım. Derin derin gözlerime baktım, yapma der gibi bakıştık, yorgunduk. Biraz daha içten bak der gibi bakışıyorduk. Elini uzattı, şimdi gidiyoruz, arşa doğru, kalbine gidiyoruz dedi. Kabul ettim. Akıl kavramdaki acizliğini kabul etti. Vazifeyi ona bıraktı. En imkansızı gördüm elimden tutan ben ile. Kenismo Yaris yıldızı, 7 rakamının yanında 33 dünya büyüklüğünü düşün, düşün ki hepsi El Azim Ya Azim diye tesbih ettiler.

Acizliğim işte, ‘hadi göstersin bir mucize de inanayım’ dediğim rabbim, en şatafatlısını gösterdi hem gözüme hem kalbime.

Uyandım, soluk soluğa elimde elim, hücrelerim kabul etmişti. Rabla buluştum….