Kelimeler: Ahize- Yedi- Yıldız
Ek Zorluk (Detaylandırılmış Karakter.) kullanılmıştır.
arka kapı
Geçmiş olsun abi önemli değil, dedi ahizeye. Ahizeye başını salladı, eyvallah dedi, görüşürüz.
Bulaşıkları makineye yerleştiren karısına baktı. Bırak ben toplarım dedi, balık iptal. Aaa niye ki? diye sordu Nihal suyu kapatırken. Suat aradı, oğlu ateşlenmiş gece, hastanedelermiş. Ay kıyamam, küçücük daha. Başını salladı İsmail, dudaklarını birbirine bastırdı. Hay Allah yaa. N’apayım, iptal edeyim ben de o zaman, dedi Nihal sorar gibi. Yok be yavrum git sen, ben bulurum oyalanacak bişiyler, buzdolabına yaslandı. Ellerini kuruladı Nihal, kocasına yaklaştı. Zaten Hisar’a gidilecekmiş, bana da bahane olur, pahalı orası yaa, geçen gün bir gömlek gördüm indirimde, kıyamadım, şimdi… Saçmalama, dedi İsmail aşkolsun der gibi. Manzarası yeter, ne güzel işte hava alırsın. O gömleği de al lütfen! Parmaklarının ucunda yükselip öptü kocasını, akşama kalmam dedi. Gelirken hindi alayım mı? Olur dedi İsmail. Nihal hazırlanmak için mutfaktan çıkarken İsmail kahvaltılıkları toplamaya girişti.
Nihal salona geldiğinde İsmail bilgisayardaydı. GTA mı diye sordu yaklaşırken, arkasından sarılıp saçlarından öptü. Evet, de… dedi İsmail kulaklığı çıkarırken, ping düşüremedim. Kapattı bilgisayarı. Bakacağım artık. Hadi gecikme sen, anahtar cebimdeydi. Aldım, dedi Nihal. Kalktı İsmail. Karısını yolcu etti.
Meyve suyunu alıp geçti televizyonun karşısına. Bilgisayarı değiştirmek gerekirdi. Telefonundan fiyatlara baktı, modellere. Kırk yılda bir oynamak için değer miydi, işini görüyordu nasıl olsa. Formatla ilgili yazılanları okumaya geçti, oradan telefon formatlamaya, oradan… “USSD (Yapılandırılmamış Tamamlayıcı Servis Kodları.) Arama ekranına girilen kodlar ile standart cihaz ayarları üzerinden ulaşılamayan bazı operatör ve cihaz ayarlarına ulaşmayı sağlayan yazılımların arka kapısı.” Bu bilgiyi daha önce de duymuştu. “Yazılımların arka kapısı.” İlgi çekiciydi. Okudu makaleyi, deneyecekti. Telefonu bozmak da vardı ucunda. Risksiz olan bir taneden başlamayı seçti. *#67# Yazdı ekrana. Bir pencere açıldı. Arama yönlendirme meşgulken- Ses- Senkronizasyon. Geri tuşuyla çıktı. Başka bir kod daha denedi. *43# Arama bekletme özelliğini devre dışı bırakmış oldu bunu yapınca. Aktif hale getirdi tekrar aynı kodu kullanarak. Hoşuna gitmişti. Verilen kodlardan işine yarar var mı diye baktı bir süre, denedi birkaçını. Gerçekten işe yarıyorlardı. Yeni bir şey denemek istedi, listede olmayan bir şey, sayısız deneme yapabilirdi böyle, kim bilir hangi arka kapıya çıkacaktı? *7 Tuşlayıp aramaya bastı.
Zemini olmayan bir yerde buldu kendini, ya da tavanı. Neredeydi? Etrafında döndü. Ayakları boşlukta değil, bir yere basıyor da değil. Bu ikisinin de söz konusu olmadığı bir hal. Nasıl? Kendini göremiyor, ellerini göremiyor, ayaklarını, bedeni yok değil, hissediyor çünkü, göremiyor sadece. Her şey anormal geldiği kadar normal hissettiriyor, olağan. Zifiri karanlıkta olur bu, kendini göremezsin ama kendini bilirsin, farkındasındır, kendindesindir, kendinsindir.
Tam karşısında bir küp duruyor, kendini burada bulduğu ilk anda görmüştü ama nerede olduğunu idrak etmeye çalışırken… şaşırırken, şaşırırken. İdrak edemiyor. Düşünerek yol alamıyor, hareket gerek. Bir küp var başka hiçbir şeyin olmadığı bu yerde, öyleyse önemli olmalı. Öyleyse… Küpe doğru yöneliyor. Büyük, epey büyük bir küp, boşlukta asılı gibi. Bütün yüzlerini aynı anda görebiliyor. Aynı anda her bir yüzünün karşısından bakıyor adeta. Hem elini uzatsa dokunabileceği kadar yakınında, hem çok uzağında, iki hali de aynı anda deneyimliyor. Nasıl? Nasıl’ı es geçiyor. Garip. Tuhaf. Rüya olsa... Rüya değil. Biliyor. Nasıl? Biliyor işte. Elini uzatıyor, dokunuyor, çeviriyor, dönüyor küp, Bütün yüzlerinde bir menüyü andıran ikonlar var, hepsi küp şeklinde, hepsi kilitli. Birinin üzerine uzatıyor elini, elinden büyük, elini görmüyor, elini biliyor, dokunuyor. Kırmızıya dönüşüyor ikon, aynı anda bir bip sesi duyuyor. Elinin altında bir ekran beliriyor. Üstünde kullanıcı yazıyor. Yanında bir el izi. Elini üstüne koyuyor, kayboluyor ekran. Küpün üstündeki ikonların kilitleri açılıyor aynı anda. Boyut kazanıyorlar, hareketleniyorlar, dönüyorlar küpün hem içinde hem dışında. İçeriklerini okuyor.
Kişilik.
Maddi Kaynaklar.
Psikoloji.
Kariyer. Sağlık.
Bilinçaltı.
Evlilik.
Sosyal Statü.
Eğitim.
Çeviriyor, çeviriyor. Tekrar tekrar okuyor. Ne anlama geliyor? Ne işe yarıyor bu ikonlar? Düşün! Menü? Yazılım? Bu bir yazılım. evet! Bu da servis menüsü! Evet, evet bir menü var karşısında!
Maddi Kaynaklar ikonuna uzanıyor. Neden onu seçtiğini düşünmeden, neden, hangisini seçmesi gerektiğini düşünmeden, seçip seçmediğini bile düşünmeden, dokunuyor. Dokununca ışıldıyor ikon, mavi, açık mavi, su gibi. Yerinden ayrılıyor aynı anda, hacim kazanıyor. Ana menü yok oluyor bu sırada. Küpün yerine geçiyor ikon. Yer değiştiriyorlar. Ana menünün olduğu küp, Maddi Kaynaklar küpünün üstünde bir ikona dönüşüyor. Küpün üstünde altın, gümüş, borsa, tahviller, hisse senetleri, para birimlerini gösteren ikonlar var. Hepsine dokunuyor birer birer, hepsini seçiyor, hepsi maviye dönüşüyor. Bip sesi duyuluyor yeniden, ekran beliriyor.
Yapılandırılıyor…
Tamamlandı.
Tekrar yer değiştiriyorlar. Maddi Kaynaklar ikonunun rengi mat. Önceden renksizken diğerleri gibi, saydamken, şimdi matlaşmış halde. Bir bip sesi daha duyuyor. “Devam etmek istiyor musunuz?” diye soruyor ekran.
EVET HAYIR
HAYIR’a uzandı. Dokunur dokunmaz koltukta buldu kendini. Ne olmuştu böyle! İki eliyle telefonu tutuyordu. Ekran kapalıydı. Telefon başkaydı. Kendi telefonu değildi. Telefonun arkasındaki rengi gördü, yeşil, Telefonu çekti önünden, bacaklarını gördü, yeşil bir eşofman vardı üstünde. Ayağa fırladı, kılığını görmeye çalışırken telefonu havaya kaldırmıştı. Ayağının altındaki halıyı gördü o sırada. O da başkaydı. Kaldırdı kafasını. Etrafını ayrımsadı yavaş yavaş, başka bir evdeydi, başka bir koltukta, başka bir televizyonun karşısında. Pencereye yaklaştı, tülü aralayıp baktı dışarıya, site içindeydi. Salondan çıktı. Koridorda bir boy aynasına rastladı. Hoşuna gitti gördükleri. Saç kesimi farklıydı, daha yakışıklı görünüyordu, giysilerinin de payı vardı bunda. Birden dank etti. Hemen telefondan hesabına girdi. Gözleri yuvalarından fırlayacaktı. Bu nasıl olmuştu? Mümkün müydü? Olmuştu işte, mümkündü demek. Elektronik ortamda kolaydır bu işler, öyle değil mi? Hayatı bir programsa, yazılımına erişecek bir yöntem bulmuştu. Öyle mi İsmail, bu kadar basit diyorsun yani!
Rüya, daha iyi bir açıklama mıydı? Rüya olmasındı. Lütfen! Her an uyanacağı korkusuyla geçirdi saatleri, evi karış karış gezdi. Giysi odası bile vardı, gardrobunu inceledi, ayakkabı dolabını. Balkona çıktı. Siteye baktı. Çabuk geçti zaman, Nihal geldi elinde alışveriş çantalarıyla. Zile basmıştı. Kusura bakma dedi elindekileri uzatırken, kaldırdım seni. Olsun, olsun dedi İsmail, çantaları aldı elinden. Nihal, İsmail’i yanağından öptü, arabanın anahtarını koridordaki konsolun üstüne bırakıp içeri geçti. İki dakika duşa giriyorum diye seslendi giderken, çok terledim. Kaldı İsmail orada. Elinde market alışverişinden üç kat fazla mağaza çantasıyla, konsolun üstündeki araba anahtarının markasına bakakaldı. Hiçbir şeyin farkında değildi Nihal. Nasıl olmazdı! Sanki ezelden beri böyle yaşıyorlardı.
Nihal’e anlatsa olanları. İnanır mı? İnanır, Nihal bilir onu, Nihal bu, sevdiği kadın, ilk aşkı, bilmez mi bilir. Gözünden anlar, gözlerine bakıp anlatsa… ya anlamazsa, ya inanmazsa, ya deli sanarsa! Nihal’in telefonundan yapmalı, iyi düşündü bunu, hatta Nihal’e yaptırmalı. Tek kişi geçebiliyorsa o kapıdan, geçen Nihal olmalı. Öyle ya kullanıcı istiyor. Anlatmasına gerek kalmadan anlar o zaman. Nihal diye seslendi. Efendim? Biraz gelebilir misin? Acil mi? Antrikotu fırına veriyorum, birkaç daki… Tamam, tamam, hallet işini.
Geldi Nihal gözlerinde soru işaretleriyle. Gel dedi İsmail yanını göstererek, telefonunu al da gel. Geldi Nihal dudak bükerek. Bugün çok iyi bişey buldum, dedi İsmail. Telefonu yapılandırıyor, senin telefona da yapalım diyorum. İyi, peki dedi Nihal, uzattı telefonu. Yok dedi İsmail elini kaldırarak, sen yap. Ben benimkinden bakıp söyleyeceğim sana ne yapacağını, emin olayım diye diyorum. Omuz silkti Nihal. Tamam dedi. Arama ekranına gel dedi İsmail. Önce yıldız sonra yedi yaz. Yazdı Nihal. Aramaya bas. Bastı. Küçük bir pencere açıldı. USSD kodu çalışıyor yazıyordu pencerede, kapandı, başka bir pencere açıldı. MMI tamamlandı yazıyordu. Bu kadar. Başka bir değişiklik olmadı. Nihal’e baktı İsmail, yanında mıydı, yoksa “orada” mı? Nihal de ona baktı. Eee? dedi, n’oldu şimdi. “Orada” değildi. Tekrar yap dedi İsmail, yerinde doğrularak. Tekrar yaptı Nihal, tekrar olmadı. Hep aynı şey oluyordu, değil oraya gitmek, telefonda bile bir yere gitmiyordu bu kod. Yüzünü sıvazladı İsmail. Neyse dedi, aldı telefonu elinden, senin modelin farklı ya, demek bu kod seninkinde çalışmıyor. İyi madem dedi Nihal kalkarken, salatayı yapayım. Bir tuhaflık sezdi İsmail’de belli belirsiz.. Ha, dedi durdu birden. Yarın kadın gelecek, kuru temizlemeye gideceklerini ayırır mısın? Başını salladı İsmail. Temizlikçileri de vardı demek. E normaldi tabii, buna mı şaşırdın İsmail. Birden bir korku doldu içine, telefonda mıydı marifet? Elindeki son model telefona baktı. Kendi telefonu değildi bu, ‘kod’u girdiği telefon değildi. Ya artık işe yaramazsa! Ya bir daha gidemezse oraya? Sevmedi bu panik halini. Yaramasın dedi kendine. Yaramazsa yaramasın, parası vardı sonuçta, yatırım yapardı, yatırım yapmalıydı zaten. Annesine de daha geniş daha güzel bir ev alırdı, kardeşine de, kardeşine bir de eczane açardı, hele okulu bir bitirsindi. Nihal’in annesine de bir ev. Yetmez miydi? Yeterdi de merak ediyordu işte insan. İyi ki önce “Maddi Kaynaklar”ı açmıştı, iyi ki! Başka neler vardı? Telefona baktı yeniden, denememek için kendini zor tuttu. Dur, bekle dedi, Nihal uyusun, bekle. Bekledi. Yemek yediler birlikte, film izlediler. Değişmiş miydi Nihal? Daha enerjikti sanki, ama normal değil miydi, yorulmuyordu sonuçta, çalışmıyordu, insanlarla uğraşmak zorunda kalmıyordu, onu üzen, sıkan, sinir eden olaylar yaşamıyordu. Normaldi böyle olması. Normal olmayan… bilmiyordu, hani aklı bir karış havada kızlar vardır, böyle boş tipler, hep mızmız, şükürsüz, onbeş dakika park yeri aradığı için şikayetlenmesi, daha doğrusu şikayet ederken kurduğu cümleler, seçtiği kelimeler...
Saçmalıyorsun dedi kendine. Bu ne hemen kızı gömmek be, yakışıyor mu sana! Nihal hiçbir zaman paraya önem vermedi ki değişsin, parayı önemseyen sendin, o, senin gibi bakmazdı, sendin garantici. O hep tersini savunur, paranın çözemeyeceği şeyler de var İsmail, Allah göstermesin, derdi.
Bu düşüncelerle yatağa girdi, bu düşüncelerle Nihal’in uyumasını bekledi. Kalktı yataktan, çalışma odasına geçti, evet bir çalışma odası da vardı artık. Ders notlarını açtı en pahalı markanın son model bilgisayarından, olur da Nihal kalkarsa diye bahanesini hazır etti. Yaslandı arkasına. Dur dedi kendine. İsmail dur. Acele etme. Neyi seçeceksin düşündün mü? Oldu da girdin, neyi seçeceksin? Düşünmemişti bunu, her şeyi düşünmüştü bunu düşünmemişti. Değiştirmeyeceği şeyler de var. Evlilik ikonuna dokunmayacak mesela, asla! Aslında dokunabilir, ne olabilir ki içinde, merak ediyor insan, yani bir evlilikle ilgili iyileştirilecek şeyler mi vardır mesela? Fena mı olur? Evliliğinin iyileştirilmeye ihtiyacı mı var İsmail? Hemen g....n kalktı, hayırdır? Ölüyordun lan alana kadar, köpeğe dönmüştün, n’oldu şimdi! Hayır dokunmayacak evlilik ikonuna, ya dokunup da bozarsan bir şeyleri, düşün, ya Nihal’i kaybedersen? Yaa, hizaya gel işte böyle. Hem diğer seçeneklerde de dikkatli olmalısın. Her seçimin bir sonucu olur, her değişimin götürdükleri. Aile ikonuna da dokunamazsın. Anne baba kardeş onlar da kırmızı çizgin unutma! Dikkatli ol. Derin bir nefes aldı, tamam dedi. Dikkatli olacağım. Ekranı açtı, yıldıza bastı, sonra yediye.
“Orada”ydı, içeride. Telefonda değildi marifet, ya da telefondaydı da, bir kez kullanıcıyı aktif ettiği için erişime sahipti hala. Neyse neydi, sahipti buna. Önemli olan buydu. Tam karşısında duran, hem yakın, hem uzak olan küpe baktı, kaldırdı ellerini, ellerinin altındaydı küp, çevirdi. Kişilik. Maddi Kaynaklar. Psikoloji. Kariyer. Aile. Sağlık. Bilinçaltı. Evlilik. Sosyal Statü. Eğitim. Kişilik. Maddi Kaynaklar. Psikoloji. Kariyer. Aile. Sağlık. Bilinçaltı. Evlilik. Sosyal Statü. Eğitim. Kişilik. Maddi Kaynaklar. Psikoloji. Kariyer. Aile. Sağlık. Bilinçaltı. Evlilik. Sosyal Statü. Eğitim. Kişilik. Maddi Kaynaklar. Psikoloji. Kariyer. Aile. Sağlık. Bilinçaltı. Evlilik. Sosyal Statü. Eğitim. Kişilik. Maddi Kaynaklar. Psikoloji. Kariyer. Aile. “Sağlık”ı seçti. Garantili bir seçimdi. Bütün seçenekleri fullledi. Yapılandırılma tamamlandı. Devam etmek isteyip istemediği soruldu. HAYIR’ı seçti.
Kaslı vücudunu, parlak gür saçlarını gördü programdan çıkınca, daha sağlıklı hissediyordu kendini, daha yakışıklıydı, görece değildi üstelik, gerçekten daha yakışıklıydı. Cildi pürüzsüzdü. Hiç lekesi yoktu. Güçlüydü, taşı sıksa suyunu çıkaracaktı. Şınav çekti. Tek kolunun üstünde, yüzü geçti, bana mısın demedi. Nihal’in yanına gitti. Bir şeyler farklıydı. Nevresimler mi, halı mı, perde mi, bir şeyler farklıydı? Nihal’in geceliğini fark etti sonra, bir de saçlarını, değişen Nihal’di. Korktu. Korkma dedi sonra. Bunlar önemsiz değişiklikler, olağan. Doğru dedi, onayladı kendini. Yatacaktı aslında. Yattı da ama kalktı hemen, duramadı. Bir girip bakacaktı sadece, başka bir değişiklik yapmayacaktı, seçeneklerini görmek istiyordu yalnız, temkinli gidecekti.
Girdi yeniden. Bakmakla kalmadı. O gece sabaha kadar girdi çıktı. Her seferinde başka bir şeyleri yapılandırdı. Bir şekilde erişimi kaybedeceği korkusu bırakmadı yakasını, aldıkça daha fazlasını istedi. Her çıkışında bir şeyleri değişmiş buldu. Sosyal medya, mesajlar, telefon hafızası hatta telefon rehberi bile durumunu güncellemesi için yeterliydi. Her şey güzeldi, hatta çok güzeldi. Korkulacak bir şey de yoktu. Her seferinde arttı cesareti. Evlilik ve Aile ikonlarına dokunmadığı sürece, zararsızdı değişimler, hep daha iyiye gidiyordu. Nihal bile güzelleşiyordu sanki, her seferinde daha güzel, daha çekici geliyordu gözüne. Evi de değişiyordu. Bazen mobilyalarda oluyordu bu değişim, bazen evde, bazen de semtte. Hızlı gittiğini düşündüğü her seferinde, fırsatları değerlendirmek gerektiğini söylüyordu kendine, kendini sakinleştiriyordu. Hem önemli bir adamdı artık. Kariyerini güncellemişti. Artık bir biyolog değil, gerçek bir tıp akademisyeniydi. Ona yukarıdan bakan öğrenciler yerine hayranlıklarını kazandığı öğrencileri vardı. Sonuçların sağlamasını yapmak değişimlerden daha çok zamanını aldı. Gün doğmuştu. Nihal uyanacaktı neredeyse. Saate baktı. Bir kerecik daha girebilirdi. Ne kalmıştı geriye?
Girdi. Eğitim’e takıldı gözü. Gerek var mıydı? Kestirmeden gitmişti zaten, bir tıp doktoruydu artık. Sosyal Statüsü’nü de yükseltmişti. Dayanamadı, açtı Eğitim’i. İlköğretim, lise, üniversite. Neden önce bunları seçmemişti ki! Önce buradan başlamalı değil miydi, sonra kariyer. Neyse dedi, gerekirse onu da güncellersin, Nihal uyanmadan seç. Seçti. İlköğretim ve lisede ülkenin en iyi kolejlerinden birini seçti. Üniversitede de. Yüksek lisans, doktora, hepsini yurtdışında yaptı. Araştırma görevlisi oldu hatta orada. Şimdilik tamamdı. Çıktı.
Kocaman bir kütüphanesi olan kocaman bir odada buldu kendini. Biliyordum dedi. Ağaç yaşken eğilir. Sırıttı. Nihal uyanmadan yatağa girmeliydi. Ama uyuyamazdı ki, daha sağlama yapacaktı. En heyecanlı kısmı burasıydı. Sonuçları almak, kendi kendine hayran olmak. Kahvaltı hazırlamaya karar verdi. Nihal’e de sürpriz olurdu. Çay suyunu koydu. Yumurtaları haşlamak için özel bir makine buldu. Bambaşka bir mutfaktaydı. Çayın yerini bulmak epey uğraştırdı. Suyun kaynamasını beklerken hakkında çıkan haberlere baktı. Aman ya rabbi! Fotoğraflar, ödül törenleri, fahri ünvanlar. Büyük, çok büyük bir adam olmuştu. Çayı filan unuttu, yerde, çıplak zeminde dizlerinin üstüne çöküp haberlerin birini açıp birini kapattı. Fotoğraflara baktı, videolara. Cumhurbaşkanıyla bile fotoğrafları vardı. Onun ekibinde, onunla yurtdışı temaslarına katılmıştı. Nihal’e koşmak istedi, hemen, Nihal’i kucaklamak, öpmek, sevincini onunla paylaşmak. Ama Nihal bunları biliyor olmalıydı zaten, onunla paylaşmış olmalıydı bütün başarılarını, öyle olmalıydı. Daha çok seviyor muydu onu Nihal, daha çok saygı duyuyor muydu? Kalktı, yatak odasına gitti. Toplanmıştı yatak, başka bir odaydı yine, bu normaldi artık ama yatak neden topluydu? Banyoda mıydı? Sofrayı hazırlamaya girişti. Peçeteleri bile unutmadı. Tamamdı. Mükellefti sofra. Nihal hala gelmemişti?
Banyoya baktı yoktu, her yere baktı, bulamadı. Çalışıyor muydu, erkenden çıkmış mıydı? Korktu birden, saç diplerine kadar ürperdi. Çekmecelere baktı, giyim odasına, diş fırçalarını kontrol etti, banyodaki kişisel eşyaları da. Nihal’in orada yaşadığına dair bir iz bulamadı. Yatak odasına koştu, cüzdanını aradı ceplerinde, portmantoda aradı, ceketlerin, montların ceplerinde aradı, bakacak başka bir yer kalmadığında baktığı çantada buldu. Nasıl bir adam olmuştu! Kimliğini çıkardı cüzdanından. Bekardı!
N’aptım? diyerek saçlarına asıldı. Küfürler etti ağız dolusu, bir şeyleri yumrukladı. Anladı sonunda. O lisede hiç okumamış, Nihal’le hiç tanışmamıştı. Telefonuna sarıldı yeniden. Nihal’in adını arattı. Saatler sürdü. Buldu. Evliydi Nihal. Bu yüzden bulması zaman almıştı. Evliydi. Hem de basit bir sınıf öğretmeniyle! Bunu mu layık gördün kendine Nihal! Bununla mı evlendin! Evlenmiş. Evliymiş Nihal. Kabullenemezdi bunu. Ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Evin ortasında dönüp duruyordu. Hızlı hızlı yürüyordu. Öfkesi yerini çaresizliğe bırakmıştı. N’apacaktı? Buldum! Buldum dedi fırladı yerinden. Buldum, buldum, buldum diye diye telefonunun arama ekranını açtı. Basitti. Değiştirecekti. Şimdiye kadar dokunmadığı evlilik ikonunu açacak, istediği şekilde yapılandıracaktı. Kodu girdi. Aramaya bastı.
İçerideydi. Kariyer. Aile. Sağlık. Bilinçaltı. İlişkiler. Sosyal Statü. Eğitim. Kişilik. Maddi Kaynaklar. Psikoloji. Kariyer. Aile. Sağlık. Bilinçaltı. İlişkiler. Sosyal Statü. Eğitim. Kişilik. Maddi Kaynaklar. Psikoloji. Kariyer. Aile. Sağlık. Bilinçaltı. İlişkiler. Yoktu. Evlilik ikonu yoktu! Kafayı yiyecekti. Düşün! Düşün! Düşün İsmail. Beyni yanacaktı. Tamam sakin ol. Eğitimi geri al, değişikliği geri al, olsun bitsin. Bunu yapabilir miyim? Ya değiştirilemiyorsa? Değiştirilir, hatırla, hepsi değiştirilir. Tamam. Tamam. Eğitim ikonunu açtı. Evet, değiştirilebiliyordu. Seçeneklere baktı. Değiştirebilirdi. Geri alabilirdi. Nihal’le yine aynı lisede okuyabilirdi. Tamam. Yapacaktı. Hem ne kaybederdi ki, kolej hocalarından biriyle büyük projelere imza atmışlardı geçenlerde haberlere göre, olsundu. Tamam, öncesinde de dünyanın o en iyi üniversitesine onun mektubuyla alınmıştı ama... N’apıyorsun İsmail! Neyi düşünüyorsun. Kendine gel! Geldi. Uzattı elini, liseye dokundu, geri al seçeneğine uzandı, tam dokunacağı sırada durdu. Bütün o haberler akıyordu gözünün önünden, bütün o ünvanlar, fotoğraflar geçti bir bir, videolardaki alkışlar yankılandı kulaklarında. Çekti elini.
Sevgili esroşkomm:)
O kadar keyifle okudumki anlatamam.muhtesem bir kurgu,ilk okuyuşta anladıgım ilk hikayan hatta:)
Kalemine saglik...kaleminle olan sırrın muhabbetle daim olsun.
Canımsın, abartıyorsun muhtemelen. (: Çok teşekkür ediyorum. Çiçekler, böcekler, kalpler.
Neyii abartmışım şimdiye kadar aşkolsun...kalp kalp çiçek bide at:))
At için gülücük, bi de kalp.
Barış Bıçakçı kitabı okuyor gibi oldum bi'an 🙂
Gta kutsal oyundur :)
(=
Bölümde sıkılıp dinlediğim dersler çıktı birden karşıma. Elektronik bölümü okuyorum ((:
Güzel tevafuk olmuş. (:
Benim de ilgimi çekti
bunu *##78899 ile değiştirmeyi teklif ediyorum.
Kabul ediyorum.
bu halinde yapmasaydın, ben yedi ve yıldızı kullanmak için yaptığını bile sonradan fark ettim. ilk denediği şeyin bu olması mantıklı ama direk denk gelmesi tam olmadı giib geldi bana. en azından iki üç şey denese iyi olurdu.
Hmm anladım, tmm bakarım ona.
Neden ve düşünmeden kelimeleri peş peşe kullanılınca kulağı tırmalıyor sanki. Daha farklı ifade edilebilirdi
Tekrar bakarım inşallah.
Bandersnatch'te gibi hissettim :)
(=
benim yenidenyenidenli öyküm geldi aklıma. okudu muydun bilmem
Muhakkak okumuşumdur ama isminden çıkaramadım.
Hangi markaydı acaba :)
Mercedes Maybach (=
hahayt. tavuk değil de hindi. zengin yemeği. hoş ayrıntı. ama belki nihalin yemeği yapması ayrıntısı gerçekçi değildir.
Mütevazi kız Nihal, ayrıca mutfağı seviyor. (:
bugün bişi okudum tiviturda bir milyar dolarım olsa da bu kızla evlenir miydim demiyorsanız evlenmeyin diye.
benim de içimden yapmak geldi. olur mu aceba
Olmaz bence (=
bunu çaktıracak hiçbir ayrıntı vermemişsin
Haklsın.
Bence de ismail :))
hahaa güldürdü
(=
Ben çok güldüm :)))
buradaki kararsızlık hissini ne veciz vermişsin çok sevdim
Bu hırsın sonu nereye varacak merak ettim
:))))
(=
çok iyi bir detay
Müstehak sana ismail
katılıyorum.
Öyküde bol bol kısa cümleler var. Öykünün kurgusuna çok yakıştırdım :) Emeğinize sağlık
Çok teşekkür ediyorum, çok mutlu oldum.
eleştirmek için açmıştım bu yorumu. ama sonraki cümleyi görünce duruldum. yine de bence biraz daha kısa tutulabilir burası, yarısı mesela.
ismailin hayatındaki detayların bu kadar önde ve kurguda bu kadar hayati önemi olması şahane. mesela hırsı. mesela mesleği. kesinlikle kitap kalitesinde bir öykü, sonu hariç. sonunda da zaten değişikliklerin geri alınamayacağının ipucunu vermiştin onu kullanabilirsin bence. hem dil hem kurgu hem -sonu hariç- ritm şahane. tebrik ederim.
ahize kelimesi pek oturmamış. yıldızı nerede kullandığını bi on dakika düşünürdüm sanırım aratma tuşu olmasaydı.
Çok teşekkür ediyorum, mutlu oldum, ne yaptığımdan habersiz dar zamanlarda yazmaya çalıştığımdan özellikle dil ve ritm en çok endişelendiğim konular oluyordu, bu yüzden çok sevindim. 'Sonu' için kast ettiğini tam anlayamadım. Kendi eliyle değiştirebilecekken değiştirmemesi mi? Sahici mi gelmedi. İlla bir yolunu bulur hem her şeyi hem Nihal'i alabilir miydi? Ya da başka bir şey mi? Biraz açar mısın?
mutlu sonla bitiyor ismail için aslında. nihal sandığı kadar değerli değilmiş bunu anlıyor şu anki sonla. nihalin önemi aynı kalıp, hiçbir şeyi geriye alamayacağını fark etse öykünün genel temasıyla daha uyumlu olurdu. kısaca bu
anladım, ilk finalim oydu, onun ismail için daha kolay olacağını düşünüp vazgeçmiştim, tekrar düşüneyim.
Metnin akıcılığı çok iyiydi bence. Baktığımda, konuşma olan kısımlar beni azıcık yordu, anlatıcı ile konuşmacının yazıları karışır gibi oldu. O üç kelimeden ahizeyi pek göremedim, diğerleri bir iki tık daha baskındı. Ve İsmail içimizden biri olabilir. Elinize sağlık :)
Çok teşekkür ediyorum. (:
Ahize kelimesi, fiziksel varlığından çok daha fazla yer kaplıyor aslında metinde, o üç kelimenin çağrışımı bu hikayeyi getirdi, eğer ahize kelimesi olmasaydı baş roldeki telefon, ve telefona girilen kod (*7) olmaz, yıldız ve yedi kelimeleri bambaşka bir çağrışımla var olurdu.
Evet haklısınız. Yine düşününce o son an geldi aklıma. Elinize sağlık :)
Son cümleye kadar şunu düşünmüştüm bu hafta okuduğum öyküler arasında en heyecanlısı buydu. İsmail in çok başka bir şekilde ele almışsınız bir solukta okutturuyor kendini. Ancak sonu birden pat diye bitti. Elbette karısını seçecek diye bir şart yok ama sonu beni tatmin etmedi açıkcası üzerine çalışılabilir. Geri kalan her şeyi çok beğendim. Emeğinize sağlık yeni öykülerinizi bekliyorum :)
Çok teşekkür ediyorum, haklısınız, öyküyü yetiştirmek adına acele ettim, inşaallah çalışır düzeltirim. Tekrar teşekkür ediyorum.
çok heyecanlı çok güzel bir kurgu olmuş. emeğinize sağlık. fazla hırsın nelere mal olacağı mesajını da güzel vermiş
Çok teşekkür ederim.
😱 bende yaparmıydım acaba merak edermiydim :))) emeğinize sağlık çok beğendim.
Ben ederdim. (=
Çok teşekkür ediyorum.
İsmail'in özelliklerinde pek fazla durulmasa da çok farklı ve güzel bir hikaye olmuş. Böyle bir kurgunun İsmail vesilesiyle yazılması da apayrı bir şey. İsmail'in sıkıcı olan hayatı epey heyecana bürünmüş. Merakla ve heyecanla okudum emeğinize sağlık 😊
(: çok teşekkür ediyorum, zaman ayırıp okuduğunuz ve güzel sözleriniz için.