"Buraya kadar boşuna gelmişsin” dedi ejderha bana, kükremeye benzeyen kahkahasının ardından. “Kralla konuşmaya mı geldin?” Yine bir kahkaha attı. “Kralın seni dinleyeceğini mi sanıyorsun? Bırak seni dinlemesini karşısına çıkamadan seni gördükleri yerde hapse atarlar. O olaydan sonra Kralın kesin emirleri var. Benim seninle konuştuğumu bilseler beni de öldürürler.”
“Biliyorum her şeyden haberim var. Duyduğumda çok üzüldüm. Bir yolu yok mu konuşmamın?”
Ejderha yok dercesine baktı sadece. Ne yapmalıyım bilmiyorum. Ama bu işi halletmeden buradan gitmeyeceğim.
Çok zaman hiç insan gelmemiş buraya. Çünkü korkmuşlar. Gelenlerden hiç haber alamamışlar. Sonlarının ne olduğunu bilen yok.
Büyükbabam anlattı. Eskiden iki gezegen birbirleriyle çok iyi geçinirmiş. Ejderhalar Dünya’ya gelirmiş, insanlar buraya, Bugünya’ya gelirmiş. Birinin yardıma ihtiyacı olduğunda diğeri yetişirmiş. İnsanların yaptıkları şerbetler sayesinde ejderhalar hastalıklarından kurtuluyormuş, ejderhalar da Dünyadaki asayişi sağlıyormuş. Aslında iki gezegenin de birbirine ihtiyacı varmış ve bu yüzden de bu şekilde birbirlerine hep yardım ederlermiş. Ta ki o malum olay gerçekleşene kadar.
Kralın çocuğu olmuyormuş. Bunu duyan bir grup insan buraya gelmiş. Krala “Çocuğunuzun olmadığını duyduk bunun için eşinizin içeceği bir şerbet getirdik. Eğer bunu içerse istediğiniz kadar çocuğunuz olacak.” demişler. Kral çok mutlu olmuş tabii. Yıllardır çocuk hasretiyle yanıyor içi. Bir of çekse ağzından çıkacak ateşin haddi hesabı yok. Eşine gidip durumu anlatmış. O da çok mutlu olmuş. Sonra insanlar şerbeti içirmişler. İçer içmez öksürmeye başlamış kraliçe. Boğazı yanmış. Midesi yanmış. Nefes alamamış. Çünkü kraliçeye zakkum şerbeti içirmişler. Kral daha ne olduğunu anlamadan kraliçe kollarında ölmüş. Ondan sonra da bunu yapan insanları oracıkta öldürmüş. Ve emir vermiş “Bundan sonra buraya hiçbir insan gelmeyecek, dünyaya da hiçbir ejderha gitmeyecek. Gelen insanlar ya hapse atılacak ya öldürülecek.”
Bundan sonra da gelen insanları hiç dinlemeden hapse atmış. Zorluk çıkaranları, bozgunculuk yapanları öldürmüş. Hal böyle olunca iki taraf da kendi gezegenine çekilip yaşamaya çalışmışlar.
Asayişi sağlayan ejderhalar olmayınca Dünya’da iç karışıklıklar çıkmış. İnsanlar kavga etmeye, hırsızlık yapmaya, birbirini öldürmeye başlamışlar. Bunun için bazı çözümler bulmuş olsalar bile olaylar olmaya devam etmiş ve gittikçe daha da kötüleşmiş. Şu anda o kadar vahim ki çocukları bile öldürüyorlar.
İnsanlar elinden şifa alamayınca da Bugünya’da ejderhalar bir bir hasta olmaya başlamış. Şifalarını bulamayınca da ölümler artmış. Onlar da insanlardan öğrendikleri kadar bazı şerbetleri kendileri yapmaya başlamış ama bazı hastalıklara şifanın ne olduğunu bilmiyorlarmış. İnsanlardan yardım almaları gerekiyormuş.Ne kadar yalvarsalar da Kral izin vermemiş gitmelerine veya insanların gelmelerine. Bir zaman sonra Kral da hasta olmuş. Onun da hastalığının şifasının ne olduğunu bulamamışlar. Her geçen gün durumu daha da kötüleşiyormuş.
Ben de buraya bu küslüğü bitirmeye, düzenin tekrar sağlanması için konuşmaya geldim ama Kralla nasıl konuşacağımı bilmiyorum.
“Bana yardım edebilir misin?” diye sordum
“Senin burada olduğunu söylemeyerek yardım ediyorum zaten. Benden daha ne istiyorsun?”
“Kralla konuşabilmem için saraya girmeme yardım et. Lütfen.”
“Olmaz olmaz bunu yapamam. Bizi yakalarlarsa yaşatmazlar. Buraya bu yaşında nasıl gelmeye cesaret etmişsen aynı şekilde oraya da gidebilirsin.”
Sarayı koruyan ejderhalar, içinden insan geçince alarm çalan kapılar var. Bunları nasıl geçerim? “Off ya!”
“Üzülme.” dedi biraz bekledi. “Aslında senin diğer gelen insanlara göre bir artın var. Sen çocuksun ve Kral çocukları çok sever, onlara kıyamaz. Ama saray muhafızlar tarafından korunuyor onlara görünmeden krala ulaşman gerekiyor.”
Sonra biraz durdu. Gözlerime baktı. “Tamam yardım edeceğim sana.” dedi. “Çok teşekkür ederim çok teşekkürler” deyip ona sarılmaya çalıştım. Anca ayaklarına sarılabildim tabii.
“Ama önce plan yapmalıyız. Ben birkaç sefer saraya gittim az çok biliyorum neler olduğunu. Şimdi kimse bizi görmeden daha gizli bir yere gidelim.” deyip oradan ayrıldık.
Ejderhaların çok geçmediği bir yere geçip planı kurmaya başladık. Saraydaki son kapıya kadar bir şekilde gidebiliyorduk ama son kapıdan nasıl geçeceğimizi bilemedik. Çünkü o kapıda insan sensörleri vardı. Oradan geçtiğim anda saraydaki tüm alarmlar çalacaktı ve bu da sonumuz olabilirdi. Bir şeyler aklımıza geldi ama çok riskliydi. Biraz daha düşünüp bir şey bulamayınca; “Kervan yolda düzülür demişler. Biz de oraya kadar gidebilirsek bir şeyler yaparız. En kötü bağırırım. Kral elbet bakar.”
“Kervan yolda mı düzülür? O ne demek?”
“Bazen plan yaparsın ama bazı şeyler eksik kalır. O eksikliği düşünmeyip yola, işe koyulmak gerek çünkü hiçbir işin eksiklilerini ilk anda tamamlayamayız. Öyle demiş büyüklerimiz. Yolda elbet aklımıza bir şeyler gelir.”
“Hıı anladım.” Biraz düşündükten sonra “Öyle olsun bakalım kervan yolda düzülsün.” dedi. Güldük. Onun gülmesi kükremeye benziyor. Beni biraz korkutmuyor değil.
“Bu saatte gitmeyelim ama hava sönmek üzere. Bu soğukluğu bugün burada geçirelim. Yarın hava yanmaya yakın yola çıkarız.” dedi. Ben de kabul ettim. Karnım çok acıktı bu arada. Bir şeyler getirmiştim onları çıkardım. Ona da ikram ettim ama o çok yanaşmadı. Sonra marşmelovu gördüm. ”Aha!” Bir odun parçasına saplayıp onun önüne tuttum. “Şuna çok az üfleyebilir misin?” Ne olduğunu bilmediği için tereddüt etti. “Çok güzel olacak hadi lütfen.” Sonra üfledi biraz hemen ağzıma attım. Gerçekten çok güzel oldu. Ben öyle hayran hayran yiyince o da merakla baktı. “Sen de denemek ister misin?” dedim. Sonra çubuğa bir tane daha saplayıp yine önüne tuttum. Biraz bekledikten sonra üfledi. Onun ağzına götürdüm bu sefer. Önce çok anlamadı ama sonradan çok beğendi. Gülmeye başladı. Artık alıştım gülmesine korkmadım bu sefer. O gece yani onlar için soğukta birbirimize sokularak uyuduk. O hiç üşümezmiş ben de onun sıcaklığıyla hiç üşümedim.
Gün yanmaya başlarken kalktım onu da uyandırdım. “Hadi artık gitme vakti.” Kalktı o da. Son bir kez planımızın üzerinden geçtik. Ben onun kanatlarının altına gizleneceğim. O da içeri girmek için Krala şerbet hazırladığını söyleyecek. Böyle böyle ilerleyeceğiz en son kapıya kadar. Son kapıda bakalım ne olacak.
Çıktık yola. Saraya yaklaştığımızda kanatlarının altına girdim. Sonra saraya yaklaşmaya devam etti. Saraya geldiğimizde muhafız önüne geçti. “Ne için geldin?” “Kral için bir şerbet hazırladım. Onu vermek için geldim.”
“Bana ver ben iletirim krala” dedi. Bunu hiç düşünmemiştik. Biraz durdu. “Iıı şey benim krala nasıl kullanacağını anlatmam gerekiyor ama. Biraz hatta çok karışık kullanımı” dedi. Muhafız biraz süzdü, durdu: “Tamam o zaman geç hadi” dedi. “Ohh” dedim ama dışımdan demişim. Muhafız dönüp bir şey mi dedin?” dedi “Hıı Ohh bugün hava çok yanıyor sanki.” deyip gülümsedi muhafıza. “Evet biraz.” Devam ettik. “Lütfen ses çıkarma” Kısık sesle özür diledim. Diğer muhafızları da bu şekilde geçtik, çok zor olmadı ve en son kapıya geldik. Bundan sonra hemen kralın odası var. Ne yapacağımızı düşündük ama bir çözüm bulamadık. Kapıdan geçtiğim anda alarmlar çalacaktı. Yavaş yavaş kapıya ilerledi. Tam önünde durdu. Kapıda duran muhafız “Neden bekliyorsun geçsene” dedi. İkimiz de korkmaya başladık. Onun korkmasını titremesinden ve ısısından anladım. Gittikçe ısınıyordu. Sonra tekrar girmesini istedi muhafız. Yaklaşıp tam üçüncü defa söyleyecekken “Koş” diye bağırdı. Ben daha ne olduğu tam anlamadan beni kanadıyla fırlattı. O hızla kapıdan geçip yere düştüm. Alarmlar çalmaya başladı. Kalkıp hemen koşmaya başladım kralın odasına doğru. “Yakalayın onu” deyip kovalamaya başladılar. Tam kapının önüne gelip içeriye giriyordum ki beni yakaladılar. “Götürün bunu hapishaneye.” “KRALIM! KRALIM!!” diye bağırmaya başladım. Beni götürürken Kralın sesi geldi. “Muhafızlar bırakın çocuğu gelsin” Beni bıraktılar. Çok heyecanlandım. Kalbimin atışını vücudumun her yerinde hissedebiliyordum. Yavaş yavaş kralın odasına yürüdüm. İçeriye girip önüne kadar geldim. Durumu pek iyi görünmüyordu. Hastalık etkisini iyice artırmıştı.
“Buraya neden geldin?
“Ben.. Ben sizden yardım istemeye geldim.”
“Ne için?”
“Dünyada olaylar artıyor, insanlar gittikçe kötüleşiyor. Her yeri yakıp yıkıyorlar. Hırsızlıklar, kavgalar, ölümler artıyor. Çocukları bile…”
“Daha fazla devam etme. Hiçbir şey yapmayacağım. Alın götürün bunu!”
Muhafızlar kolumdan tuttular. “Kralım bir dakika lütfen dinleyin.”
“Yeteri kadar dinledim. Götürün.”
“Kralım ilacınızı getirdim.” deyince muhafızları durdurdu.
“Hasta olduğunuzu ve ilacı bulamadığınızı öğrendim. Ben de dünyada ilacınızı hazırlayıp getirdim.”
Kral yüzüme baktı hiçbir şey söylemedi.
“Evet anlıyorum sizi. Yaşadığınız olaylardan haberim var. Ama bana inanın lütfen. Hem getirdiğim fesleğen şerbeti. Kokusunun güzelliğinden de anlayabilirsiniz.” deyip şerbetin olduğu şişenin kapağını açtım. İçeri mis gibi fesleğen kokmaya başladı.
“Her insan iyi olmadığı gibi her insan kötü de değil. Tıpkı sizdeki gibi. Bunu siz daha iyi bilirsiniz. O olaydan önce nasıl ki hastalıklarınız için şerbet yapan iyi insanlar vardı ise şimdi de öyle insanlar var. Kötü insanlar dünyada da kötü, bize de zarar veriyorlar.”
Kral düşünmeye başladı. Bir zaman sessizlikle geçti. Kapı önünden dinleyen Yay konuşarak içeri atıldı. “Kralım ben dünden beri bu çocukla beraberim. Bana hiçbir zararı olmadı. Hatta bana getirdiği yiyeceklerden de ikram etti. Belli ki gerçekten iyi niyetle buraya gelmiş.”
Yay da öyle söyleyince Kral biraz daha inanır gibi oldu. Kısa bir sessizlikten sonra; “Galiba haklısın çocuk. İki gezegenin de birbirine ihtiyacı var. Biz hastalıklarla baş edemiyoruz, siz karışıklarla baş edemiyorsunuz.” İkna olmuştu.
Krala yavaş yavaş yaklaşarak fesleğen şurubunu ona uzattım. Yine tereddütle elimden aldı. Baktı. Düşündü. Açtı kapağını. Kokusunu içine çekti. Bana baktı. Sonra tüm şerbeti içti.
Kral öldü.
Ahmet Can
başlık çok güzel :)
şahıs ve zaman eklerinin yer yer anlatımın akıcılığını engellediğini düşündüm sadece. bunun dışında kurguyu çok beğendim. büyükbabanın o bir zamanlar'ı anlatması da çok isabetli olmuş. kaleminize, yüreğinize sağlık.
EyvAllah teşekkür ederim. :)
başlığı ben de çok sevdim.
:))
Başlık hikayeye uygun olmuş. Elinize sağlık 😊
EyvAllah teşekkür ederim. :)
Şuradaki bir kaç cümlede zaman karmaşası var.
"bazı çözümler bulmuş olsalar bile 'hala' olaylar olmaya devam ediyor" şeklinde olsa ?
O paragrafta mışlı devam etmiş sonra geniş zamana geçmiş. Orasını mışlı geçmiş zaman yapabilirsiniz bence ama tabi karar yazarın
Anladım peki. Teşekkür ederim
Rica ederim
Bu son kısımda zaman kaymış biraz
Bu cümleyi direk silebilirsin. Devamını henüz okumadım ama akış bu cümlenin anlattığı şeyi ileride tekrar anlatacakmışsın gibi ilerliyor. Zaman geçişini kaldırmış olursun, akış bozuluyor çünkü.
Buraya kadar olan kısımda gezegenlerin küslük sebebi çok güzel açıklanmış, günümüze dönüş kısmını da çok beğendim. Aradaki bağ güzel kurulmuş
Off ya ifadesini çok tatlı buluyorum ama buraya çok uygun değil gibi. 😊
Karakterin çocuk olduğunu biraz daha sezdirebilir misiniz?
Heeemm çocukmuşş 😊şimdi.off ya çok.güzel.oldu
Yukarıda çocukları bile öldürüyorlar yazıyordu
O dünyadakiler içindi yani dünyada yaşanan olayları anlattığım kısımda yazmıştım. Yanlış anlaşılmış sanırım
Gülümsetti :)
Çook tatlı bir ayrıntı😊
Buna çok güldüm :))
Ek zorluğu bu kadar iyi kurguya dahil ettiğiniz için tebrik etmek isterim. Bunu göze alamayan biri olarak kurguya imrendim. :) Masal tadında, güzel bir öykü olmuş bence. Sadece birkaç kez üzerinden geçilirse anlatım daha iyi hale getirilebilir diye düşünüyorum. İmla ve noktalamadaki eksiklikler de giderilirse daha iyi olur. Emeğinize sağlık :)
Çok teşekkür ederim. :)
Kaleminize sağlık, güzel bir öykü olmuş, seçtiğim bölümü didaktik olmaktan çıkararak yeniden yazarsanız daha iyi olacağını düşünüyorum. Kralın karısı öldüğünde sadece gelen insanları öldürüp, yasaklarla yetinmeyeceğini, bir savaş açacağını da, böylesi bana daha sahici gelirdi, son olarak final çok iyiydi. (:
Cok teşekkür ederim. Seçilen bölümü düzenlemeye çalışayım İnşAllah.
Krali biraz daha merhametli düşünerek yazdım ve belki savaş açmak isterdi ama çocuklar var dünyada ve onları seviyor. Bilemedim nasıl olur?
Tekrardan çok teşekkür ederim. :)
Ben öyküyü genel itibariyle çok beğendim. Karışıklık yok. Yormuyor okurken. Birkaç yerde zaman çekimlemeleri anlık değişmiş o da biraz anlam kaymasına sebep olmuş. Ama onun dışında bir sorun yok. Ben sevdim ama keşke kral ölmeseydi, üzdü 🌿😊
Açıkçası ben de beklemiyordum kralın öleceğini de öyle oldu maalesef :) Çok teşekkür ederim yorumlarınız için :))
Ahaha müthiş son. Çok sevdim bunu :))
Ancak fırsat buldum okumaya. Azmine hayranım. Çok çok çok beğendim. İlk hikâyeye bakınca şu an çok iyi bir noktadasın. İnşallah ilerlemeye böyle devam eder. Ellerine sağlık :)
EyvAllah hocam Allah razı olsun. İnşAllah. :))
Kralın ölmesi beni azıcık üzdü. Tabi her hikaye mutlu sonla bitecek diye bir şey yok. Genel olarak sıkılmadan okudum ama hikayenin akıcılığı biraz daha iyi olabilirdi. Ayrıca gündüz ve gece yerine farklı kelimeler kullanmanız da güzel olmuş. Emeğinize sağlık. :)
EyvAllah hocam. Teşekkürler :)
Bunu hiç beklemiyordum. :) Hikayenin başından sonuna kadar güzel ilerleyen bir akış vardı. Özellikle fantastik olan kurgularda, kurgunun kendi içinde inandırıcı bir dünya oluşturması benim için önemlidir. Bugünyadaki kavramların da bunu sağlamış olduğunu düşünüyorum. Sadece okurken birkaç yerde takıldım onlar da bir sonraki düzenlemelerde düzeltilebilecek basit şeyler. Kaleminize sağlık. :)
EyvAllah çok teşekkür ederim yorumlarınız için. :)
Bazen şifa ölmektedir. İlginç bir kurgu, güzel bir öykü olmuş elinize sağlık
EyvAllah. Çok teşekkür ederim.
Neden öldü ki, çok umutlanmıştım oysa ki 😔
Güzel, akıcı, sevimli bir öykü; üzücü sonlu olsa da. Hedef kelimeler çok iyi ve anlamlı yedirilmiş öyküye. Gezegen isimleri çok yaratıcı. Zaman kipinde bir iki yerde ben de duraksadım, düzeltilmeyecek şeyler değil. Elinize sağlık.
Çok teşekkür ederim yorumlarınız için. Dikkate alacağım inşAllah :)
Öyle bir öykü ki aslında baştan beri şöyle düşündürtüyor. Verilen kelimeler vs. şu ana kadar okuduğum öyküleri beğenmeme rağmen bu öyküde daha manidar bi şekilde işlevi olan bir şekilde kullanılmış gibi. Aslında kelimelerden fantastik olmayan bir öykü çıkarmak da mümkün. Ama fantastik ya da burdaki gibi olduğunda daha anlamlı olacak gibi de düşünmüyor değil insan. Fakat ben de kralın ölmesini beklemedim : )
Yorumlarınız için çok teşekkür ederim. :)