Muhtarın Çatısı

Ayşe Akan

"Buraya kadar boşuna gelmişsin" dedi ejderha, kükremeye benzeyen kahkahasının ardından sonra başını çevirip yüzüme baktı. Solgun yüzümdeki çaresizliğe üzülmeye başlayacağı belliydi. Bana yardımcı olmasının imkansızlığı kendisine zevk vermiş gibiydi ama masum yüzümün hüznü bir ejderhayı bile dize getirmeye başladı. Biraz ağladım, göz yaşlarım içini yakmış olacak derince bir nefes aldı, yüzü bana dönük aldığı derin nefesi verirken kendimi yan tarafa attım, saçımı sakalımı tutuşturacaktı bana duyduğu merhametin ateşi. Hiç konuşmadım, sözlerine devam etti yüzündeki müstehzi sırıtışın yerini müşfik bir gülümseme almıştı. “Bak.” dedi. “Ben senin anneni iyi bilirim. Seni buraya yolladı çünkü burada sana yardım edecek kimsenin olmadığını o herkesten iyi biliyordu. Kendin gelip görmeni ve ona soru sormayı bırakmanı istedi. Baban sizin yüzünüzden buralardan gideli, uzun zaman oldu. Geriye de dönemedi, kimse de onu görmedi, giderken kimseye demedi, dönecek bir yeri de kalmadı, kimse de onu merak etmedi.”

Babamın bu ejderhalardan biri olduğunu öğrendiğimde sevinmiştim. Bizim köyden gözüken gümüş renkli maden dağının ardında bir ejdarha köyü olduğunu onların da bizim gibi yaşayıp gittiğini, kimseye zararları olmadığını sadece onların bize ilişmemesi, bizim onlara ulaşmamamız gerektiğini biliyordum. Bu kanunu şimdiye dek sadece iki kişi çiğnemişti. Biri annem diğeri de ben. Annem seneler evvel bir oğlanı çok sevmiş oğlan da onu sevmiş sanmış. Nişanlanmışlar, oğlan annemlerin eve girer çıkarken küçük teyzeme göz koymuş. Küçük teyzemin yaşı pek küçükmüş aklı da bir o kadar. Oğlan teyzeme kaçalım demiş, kaçmışlar. Annem onları öldürmeye niyet etmiş, aramış bulamamış. Bari kendimi atayım şu sulara demiş. Tam kendini sulara bırakıp ölecekken durmuş. Nasıl olsa kendimi şimdi atsam ölecem bari şu maden dağına varayım da ardına bir bakayım demiş. Gitmiiiş gitmiş göründüğü gibi yakınlarda değilmiş dağ. Çok gitmiş. Sonunda varmış. O daha yoldayken ejderha köyü onu farketmiş. Hazırlık yapmışlar. Bu ne biçim bir insandır ki buraya yönelmeye cesaret etti diye meraklanmışlar. Maksatları bir insan görmek tanımak art niyeti yoksa beslemek art niyetliyse doğrayıp yemek imiş. Maden dağına varınca onu civan bir ejderha karşılamış. Nazikmiş de. Hoşgeldin der gibi annemin saçına dokunmuş sonra elini koklamış, bu hareketi anneme kendini fesleğen gibi hissettirmiş. Yüzüne kan bir alev gibi hücum etmiş annemin “Az daha heyecanlansam benim de ateşim ağzımdan çıkacaktı.” diye anlatır o anını. Annem bu civan ejderha refakatinde köye inmiş. Ejderhalar da bakmışlar bu zararsız, kalmasına izin vermişler. Tabi o civan ejderhayla annem evlenmiş. Kısa sürede çocukları -yani ben- olacağı duyulmuş. Bir insanla bir ejderhadan nasıl bir tür olacağını kimse bilemediği için toplanılmış karar alınmış, annem için bir hapis hayatı düşünülmüş. Çocuk doğana ve belli bir yaşa gelene kadar buradan çıkamayacak, doğan çocuk üstün bir türse yaşamaya devam edecek ama soya zarar verebilecek hastalıklı bir türse derhal yok edilecekmiş. Annem başta kabul etmiş, doğmuşum normal bir insan evladı. Az büyümüşüm ki o civan ejderha babadan ben de eser yok az bi yeşilimtraklık, kırmızı saçlar, hafif köz kokusu belki; geri kalan her yerim annemin babası Çolak Memet'in aynısı. Parmaklarım eksik bi bacağım öbüründen kısa. Yavaş yavaş annem dahil herkes benim üstün bir tür olmadığımı anlamış. Bir gün beni annemden istemişler. Annem onları bir kaç gün oyalamak için türlü bahaneler sunmuş. Kaçış planı yapıp babama anlatmış. Babam kahrolmuş çünkü onun ejderha kılığıyla bu köyden çıkmasına imkan yokmuş ama karısı ve çocuğunu buradan göndermeye karar vermiş. Bizi ejderha köyünden dışarı kaçırıp annemin köyüne yakın bir yere bırakmış. Biz annemle annemin köyüne dönmüşüz o da geriye. Annemden duyduğum hikayem bu. Annem sorularıma dayanamayıp durumu anlattıi “Onu o zaman öldürmüşlerdir, ölmediyse de oradadır.” diyerek beni gözünü kırpmadan ejderha köyüne yolladı. O da biraz yıldı bana bakmaktan bunca yıl. Yaşlandı da, hem topal hem çolak oğlunu gözünü kırpmadan ölüme yolladığını anladım ama yine de gelmek istedim bu köye. Toprak çekiyor, insan memleketini soyunu atasını bulmadan ölmek istemiyor. Hikayemin kalan kısmını da bu beni karşılayan ejderhadan öğrenirsem ölsem de gam yemem artık.

-......kimse de onu merak etmedi. Deyince ejderha, üzüldüm. Konuşmaya başladım peki dedim o günü hatırlıyor musun. Yani annemle beni kaçırıp geri geldiği gün ne oldu?

Uzaktaki bir resmi görmeye çalışır gibi derler ya aynı öyle gözlerini kısarak ufka baktı. Sonra anlatmaya başladı. O gün sizi bırakıp köye döndü. Onu öldüreceklerdi ama kendini güzel savundu. Nasıl olsa çıkmıştın köyden, soyumuza bir zararın olamayacaktı. Zaten sizden ayrıldığı için yeterince azap çekiyordu bu ceza da ona yeter diye düşünmüşlerdi. Onu kendi acısıyla başbaşa bıraktılar. Keşke cezalandırsalardı dedi. O sıra bir ses geldi bir alarmdı sanki bu. Ejderha irkildi. Beni çağırıyorlar. Seni karşılamam için beni yollamışlardı. Geleceksen gel benimle yirmi yıl önce yapamadıkları işi şimdi yapsınlar. Ya da git yolunu şaşırmış bir avareymiş deyip geçiştireyim dedi. Peki son bir şey öğrenmek istiyorum babam şimdi nerede nasıl gitti köyden diye sordum.

-Hasretinize dayanamadı böyle acı çekmektense gidip oğlumu göreyim öldürseler de bir kez daha görmüş olarak öleyim. Diyip annenin köyüne doğru gitti bir daha da dönmedi. Ya yerinden memnun ya da öldü dedik biz de. .

“Eyvallah hakkını helal et.” diyerek ejderhanin yanından ayrıldım. Demek babam bizim köye doğru yola çıkıp bir daha da dönmemiş, BENİ görmeye gelip dönmemiş. Köye dönerken yolda bir çok şey düşünme fırsatım oldu. Hayatımda ilk defa bir ejderha görüyordum. Ne dehşet ve hayret verici bir yaratıktı. Ben de öyle olabilirdim ama gidip Memet dedeme benzemistim. Olsun bu günümüze şükür. Ejderhanın derisi.. Nasıl da sağlamdı kayış gibi. Yemyeşil acı bir yeşil aynı muhtarın evinin çatısı gibi yeşil. Bizim muhtarın evinin çatısı diğer evlerinki gibi değildir. Yeşildir. Acı bir yeşil. Sanki bir ejderha derisi gibi yeşil kayış gibi de sağlam. Sanki köye beni görmeye gelen babamı öldürmüşler de acı yeşil kayış gibi sağlam derisini muhtarın evinin çatısına sermişler gibi yeşil.

GELEN UYARILARDAN DOLAYI BİR SONRAKİ HİKAYEMİ MAKALE YAZAR GİBİ YAZACAĞIMA SÖZ VERİYORUM💜

Merhaba, şimdi söyleyeceklerimi size söylerken, bir yandan da kendime not ediyorum. Bu söyleyeceklerim, öykü yazmaya başladığımdan beri kendime sürekli hatırlattığım ve hatırlatmaya da devam edeceğim şeyler. Bana bu sayacaklarımı ilk öneren usta bir öykücü olmuştu. Ondan bunları işittiğimde bugünkü kadar ciddiye almamıştım ama umuyorum siz alırsınız. Kendimi usta bir öykücü olarak gördüğümden değil, bana söylenenlerin doğru olduğuna inandığımdan. O halde bu uzun girizgahın ardından:

1- Dil bilgisi kurallarının, dil bilgisi kuralları olmasının bir sebebi var. Kural bozucu bir yazar olmak için önce kuralları bilen ve uygulayan bir yazar olmak lazım. Emin olun, büyük eserlerdeki bilerek yapılmış deneyselliklerin de altında bir kural yatıyor. Sadece o kuralı, artık yetkin hale gelmiş yazarı belirliyor.

2- Öykü, bir tahkiye, bir anlatıdır. Yani anlatılmak için, okunmak için yazılır. Aksini iddia etmek manasız olur. Öykünüz, okurken beni çok yordu. Bununla ilgili size naçizane tavsiyem, birkaç cümleyi bağlamak yerine daha kısa ve daha basit cümleler kurun.

İleride güzel öykülerinizi okumak dileğiyle.

Çok teşekkür ederim okuyup yorum yaptığınız için. Bir çok arkadaştan sizinkine benzer yorum aldım. Onlara açıklamalar da yaptım ama sizi yoracak kadar ne yapmışım diye dönüp tekrar bakma ihtiyacı duydum :) Bundan sonra tabi ki daha dikkat edeceğim kurallara ve noktalama işaretlerine. Ejderhanın konuştuğu bir öyküye çok da düz bir anlatım olmaz diye düşünerek abartmış olabilirim.

Çok iyi bir cümle, hayatımızda da bunu yaşadığımız çok oluyor

💜

Burada cümle ikiye bölünebilirdi diye düşünüyorum. İki cümlenin artarda yazılması sanki okurken zorluk çıkarıyor gibi.

Doğru üç cümleye bölünebilir :)

Tebrikler

Sanırım bu cümlede "q" harfi yerine "çünkü" olacaktı veya alternatifi.

Ben ya da bir arkadaş yanlışlıkla yapmış olabiliriz duzelteyim teşekkürler :)

Tebrikler, geliştirilebilir.

Teşekkürler ❤️

Tebrikler.

Buradaki cümlelerde biraz değişiklik iyi olabilir. Kısa bir es verilebilirdi belki

Ben de öyle düşündüm okurken.

Orada bir ritim var yani sizin arıza olarak gördüğünüz şey aslında bilerek yapılmış daha da güzel olsun diye denenmiş bir şey ama yorumlarınız için teşekkürler böyle şeylerin herkesin hoşuna gitmeyeceğini, herkes tarafından kabul edilmeyeceğini görmüş oluyorum

Bu cümlede de virgül kullanılsa iyi olurdu sanki. Teyzesine mi kaçacaklar, oğlan teyzesine mi kaçacaklar..

Oğlan teyze diye bir sey mi var bilmediğim :)

var gibi duruyor 😅

alternatif bir kelime kullanılabilir gibi

Doğru

Kelimeyi kullanmak için koymuşsun gibi

Doğru fesleğen kelimesini kullanmak zorunda olmasaydık böyle bir ifade kullanmasam da olurdu :)

kelimeyi kullanmak değil, kurgumuzu onun üzerine inşa etmek zorundayız aslında.

Doğru ama fesleğen kelimesi kullanmak zorunda olduğumuz kelimeler arasında olmasaydı, bu şekilde yersiz gelmeyecekti belki de. Kurgum fesleğen üzerine inşa edilmemiş ama adamın kadının saçına fesleğene dokunur gibi dokunup sonra parmaklarını koklamasi kadının fesleğen gibi hissetmesiyle bi yakınlaşma oluyor evleniyorlar. Hikayede önemli bir yeri var gibi bence ama yaptığım bir çok şeyin okuyanlara benim düşündüğüm gibi yansımadığını gördüm ilerleyen zamanlarda daha düzgün cümlelerle daha kurallı ve daha aydınlık öyküler yazmayı öğreneceğim inşallah

Merhaba Kumru Hanım, ben öykünüzü okumadım, yorumlar hakkında yazdım sadece. Diğer okuyanlardan bir kısmı sizin gibi düşünecektir muhakkak.

Kumru hanım, yorumunuzu okuyunca fesleğen daha bir anlam kazandı. Tam aktaramadığınız için biraz anlamsız kalmış. O sahneyi biraz daha ayrıntılı anlatırsanız sorun kalmaz diye düşünüyorum.

Final için de çok açık olduğunu okuyucuya bıraksam daha iyi olacağını söylemişsiniz Makbule Hanım :) Okuyucuya bırakınca da böyle oluyor yavaş yavaş düzelecek insallah

Cümlenin devrikliği yorucu gibi 😕

Kısa zaman sonra/kısa süre sonra.. diye olsa anlam daha iyi oturur gibi.

😅👌🏼

Karakterden dinler gibi okudum burayı, vay dünya vay diyesim geldi

Cok teşekkürler okuyup yorum yaptığınız için 💜

metinde çolak mehmet’e ait bir ifade olsaydı; memet ya da çolak mehmet?

🤷

Bu kısımda biz hikayenin sürprizini görüyoruz. Açıkçası ben bu sürprizi sevdim. Kendi fikrim şu yönde: bu cümle okunduğunda olay tahmin edilebiliyor zaten. Devamındaki uzun açıklama biraz kısılıp daha gizemli bir hava bırakılabilir. Okuyucu olarak bu hoşuma giderdi.

Güzel öykü, emeğinize sağlık. Sonunu da güzel bağlamışsınız; Yalnız sonda daha az açıklama yapıp okuyucunun bu sonuca varmasını beklemek daha güzel olmaz mı?

Sonu çok hızlı oldu çok da acı oldu. Ellerinize sağlık çok beğendim

Burası esrarengiz bir iz bırakmış acaba gerçekten öyle midir cinsinden. Okuması keyifliydi gerçekten. Hikaye olarak çok beğendim yalnızca cümleler noktasında belki revizeye gidilip son hali verilebilir. Hayal gücünüz hoşuma gitti. Kaleminize sağlık. :)

Çok teşekkürler okuyup yorumladığınız için

Ve son olarak eline sağlık diyeyim, güzellikleri olan bir hikayeydi. Nicelerine... :)

Amiiiin hep birlikte. Çok mutlu ettiniz teşekkürler ❤️❤️❤️

geri dönüşler sizi sinirlendiriyorsa, öykünüzü yoruma kapatmanızı tavsiye ediyorum.

Aksine severek takip ediyorum hocam