Ayşe teyze mütebessim baktı yüzüme.’’Hoş gelmişsin yavrum.Geç hadi içeri.’’ dedi.Karışık birbirleri ile alakasız eşyaların dolu olduğu balkonumsu yerden geçerek girdim içeri.Bizdeki eşya düzenleme takıntısından eser yoktu orda. Ne tuhaf önce nesneler alıyorduk sonra düzenleyiciler ama hiçbir aksesuar yetmiyordu toplamaya bizi.Kim bilir belki de dağınık olan eşyalar değil kafamızın gönlümüzün içiydi. Oysa eşyalar öylece sırasının kendisine gelmesini bekliyordu köşede sessizce.
‘’Ah vefalı kuzum, ah kuzumun arkadaşı ,ah kuzumun kokusu gel otur şöyle’’ diyen sesiyle kendime geldim.Elimdeki alelacele sarılmış tatlı kutusunu bırakarak oturdum. İçerde keskin bir fesleğen kokusu vardı. Pencere önlerini saksılarla doldurmuştu Ayşe teyze , içleri çeşit çeşit çiçeklerle en çok da fesleğenlerle dolu. Çiçeklere alerjim var benim.Çiçek sevmem o yüzden.Arkadaşlarım dalga geçerler benimle’’Ooo seni alan yaşadı. Hiç değilse bana neden çiçek almadın demezsin.’’
Kadınların çiçek istediğini biliyorlar buna rağmen almıyorlar bir de üstüne dalga geçiyorlar ilginç. Daha da acısı kadınların gerçekten çiçek istediğini sanıyorlar. Halbuki yerinde verilmiş bir sakız bile mutlu eder kadını bilmiyorlar .Ya da mutlu kadın istemiyorlar.Kimbilir...
Ayşe teyzeye rahatsızlığımı belli etmemeye çalışarak oturdum ama genzimi yakıyordu fesleğenler.
Neredeyse on yıldır tanıdığım Ayşenur’un evine ilk kez gelmiştim.Annesinin Almanya'ya kaçmasından ,babasının ise mahalle kahvesinde arkadaşını öldürmekten hapse girmesinden sonra babaannesiyle yaşamaya başlamıştı Ayşenur.Ailesinden hiç bahsetmezdi.Mahallede dolaşan fısıltılar ve dedikodulardan bildiğimiz kadardı.Arada okula gelirdi Ayşe teyze.Hepimizin tek tek hatırını sorar’’Okun kızım aman ha okun da mesleğiniz olsun. Bakmayın koca eline’’. derdi.
Elinde çay tepsisi ve bisküvi tabağıyla içeri girdi yaşlı kadın.’’Niye zahmet ettin teyzem .Ben seni bir görüp gidecektim.’’Olur mu hiç?Sen
‘beni’ demiş gelmişsin içmeycen mi teyzenin çayını.’’
‘’Ne kadar çok çiçeğin var Ayşe Teyze’’dedim.
‘’He ya kuzum.Şairler şiir der,ozanlar türkü söyler,ben gibiler de çiçek eker.’’ dedi. Eski topraktı tabi bilgiyi özünden öğrenmişti.
Bir gece bir mesajla --GİTMEM LAZIM YASEMİN ANLIYORMUSUN? ANLARSIN…giden dostumu sormaya gelmiştim.Uzun süre ‘iyi yaptı ya .Gitsin tabi.,Kendini bulsunlarla geçiştirdiğim özlem duygusu ağır basmıştı.Sıkışmıştım dünyaya ve dostumu bulmam gerekiyordu.
Eski bir televizyonun üzerinde durduğu ahşap konsol, antikacıların bir servet vereceği tarihi vitrin ve duvarlar fotoğraflarla doluydu.Pencere önündeki çiçekler ve her yerdeki resimlerle anılarını canlı tutmaya çalışıyordu besbelli.Belli ki yanında olsun istediklerinin yerine koymuştu.’’Allah eksikliklerini göstermesin’’ dediklerinin bıraktığı boşlukları dolduruyordu..
Gözlerim Ayşenur’u arayarak süzdüm fotoğrafları.En üstte yıpranmış, çerçevesi dökülmüş siyah beyaz fotoğrafta genç bir kadınla bir adam vardı.’’Sen misin bu Ayşe teyze?’
-He ya .Rahmetliyle tek resmimiz.Alttakiler de oğullarım ve gelinlerim.
Belli belirsiz bir sitem belirdi sözlerinde yüzünde bir keder ya da ben öyle sandım.
Altta kucağında bir bebek olan bir kadınla erkeğin resmine takıldı gözüm.Bebek kesinlikle bizim Ayşenurdu.Yüzündeki o mahsun hınzır bakış bebekken de varmış demek ki.
‘’Gözü kör olasıca ‘’dedi birden Ayşe teyze.Duyduğumdan emin olamamanın şaşkınlığıyla baktım kadının yüzüne.
‘’Boyu devrilesice yaktı yıktı güzelim aileyi.”
Anlam verememiştim ama konuyu değiştirmek için ‘’Bu Ayşenur mu?’’diye sordum.
Yaşlı kadın gözlerini yere dikerek konuşmaya başladı.’’Kendileri gitti yerine bunlar kaldı işte. Yıllarca öğrendiğim yemekleri yapacak kimsem kalmadı biliyor musun?Kim nasıl sever ,ne kadar tuz koyar,hangi baharatları koyarlar hep hatırlıyorum.Her şeyi unuttum bunu unutamıyorum.Yediğim zehir oldu yutkundukça hatırlıyorum.Bu da benim çilemmiş. Buna da şükür.’’
Hazır konu açılmışken sordum yaşlı kadına:
‘’Ayşe teyze haber alıyor musun Ayşenur’dan?’’
Kadının yüzündeki çizgiler değişti,derinleşti;çektiği sıkıntılar ,sitemler oturdu yüzüne.
‘’Ah yavrum Ayşenurum. Ah benim narin çiçeğim, ah fesleğen kokulum.
Hep babası olacak oğlum yaktı bunları.Gün yüzü göstermedi ahan da buncağızın anasına.Soldu gencecik kız,için için eridi.Anne boğuluyorum diyordu.Ayşenurum da yetmedi ona.Nefesini saydığı yavrusunu kodu gitti taa Alamanyalara .Geleceğim alacağım Ayşenurumu diyordu.Geldi sonradan geldi emme alamadı kızcağızı.Varmadı Ayşenur anasına, duvar dikti önüne.Yüzüne bir şey demedi demedi emme bilirim gönül koydu anasına.Senin kaçtığın,nefes alamadığın adamla beni niye yalnız bıraktın der gibiydi..demedi amma..
Sonra anası da vazgeçti gelmelerden ,yorulmuştu yüz çevirmelerden ,’’Ne yapayım ana olunca anlar inşallah diyordu beklerim ben de. Et tırnaktan ayrılır mı?’’
Ayşenurum soldu soldu da belli etmedi hiç. Babası olacak ta iyice azıttı karısı terk edip gidince ..Uslanmadı hiç ,sağa sola daha bir saldırdı.Kırılmıştı besbelli .Beklemiyordu yalnız kalmayı.Öfkelendi.Öfkelendikçe saldırgan oldu en sonunda kendi başını da yaktı. Kahvede çekmiş vurmuş birini. Emme ben bilirim o kurşunlar kendineydi sıkamadı kendine katil oldu..15 yılı aşkın hapiste görmedik hiç bir daha..Hepimiz evlada hasret kaldık biliyon mu? Hepimizde ayrı ayrı evlat kokusu..Burnumda tütüyorlar da işte şunlar çiçekler ecik bastırıyor kokuyu…
Ayşenur hiç ağlamadı ama. Omzu çöktü sadece.Küçüldü ufaldı.Bilirdim benim yüzümden duruyordu buralarda Önceleri yaşamasına sebeptim sonraları yük oldum..Kendini taşıyamıyorken bir de ben yük olmuştum sırtına.’’Anası gibi çıktı bu da bak kaçtı gitti diyeceklerinden korkuyordu,anası gibi olmak istemiyordu.Ama kader güler kızım sen neler dersin yapmam etmem dersin de kader bakar bakar güler yavrum.En sonunda gitmekten başka yol bulamayınca da kalktı gitti işte.Haber vermiyor ama biliyom ben aklı buralarda onun..Gidenler iflah olmaz yavrum. Kim gitmekle kurtulmuş ki?’’
Yaşlı kadın bana anlatıyordu ama sanki kendini inandırmaya çalışıyordu.Birden diğer odalarda ve oturduğumuz odada bulunan saatlerin hepsinin alarmı çalmaya başladı.Ne olduğunu anlamadan irkildim.Yaşlı kadın tek tek kapattı sesleri yanıma geldi,gözleri dolmuştu.
‘’Ne oldu Ayşe teyze ne bunlar?’’
‘’Ah Ayşenurum hep bu saatte gelirdi eve biliyon mu?Ben de yaşlılık bazen içim geçiyor uyuya kalıyorum .Ya geldiyse ya duymadıysam hiç bilmiyorum.Bu kuşku aklımı yiyip bitiriyor. Şu komşunun küçük oğlan alarm kurmayı öğretti .Şimdi uyusam da duyuveriyom sesleri.Gelince açıvercem kapıyı kızım .Bunca yıldan sonra gelip de kapıda mı kalsın ?’’
Yasemin Horzum