İnce Çizgi

Derya Kuru

Derya Kuru

İnce Çizgi

“Hafif sesli bütün aletleri susturup davulu sabaha kadar vurmak istiyorum” dedi. Niçin evlendin o zaman. Öldürmek için dedim. Başka niçin dedi. Öpmek için. Evlendim. Çocuk da yaptım aslında. Sanki kendimiz yapıyormuş gibi. Böyle de dümdüz söylenir hani. Onu aldılar sonra benden. Şimdi bilmiyorum. Belki adını bile değiştirdiler. Baba diyor bir adama. Adamın birine diyor. Baba diyor, şimdi buraya bir ev de çizelim. Buraya pencere. Baba diyor, buraya bir baca da yapalım. Tütsün mü diyor adam. Buraya bir ağaç de çizelim bana. Baba, diyor. Çizmeyelim ekelim aslanım. Sulayalım, büyütelim. Çiçek de açsın. Zamanı gelince meyve de verir. Başka niçin dedi. Yaşamak için dedim. Yaşamak için öldürür mü insan evladım. Susuyor. Yaşamak istedim. Herkesi yaşamak istedim ve öldürdüm diyor. Ben diyor. Kötü resim çizerim hem. Üflüyor dumanı. Dizine nerede bulaştığı belli olmayan bir lekeyi kirli tırnaklarıyla kazımaya çalışıyor pantolondan. Yere bakıyor. Çok güzeldi. Hayat doluydu diyor. Bütün hayat gelmiş ve onun içine dolmuş gibi, hiç bitmeyecek gibi, hiç eksilmeyecek gülüşüyle yaşatıyordu. İkinci el müzik aletleri satan bir dükkanın önünde koca bir davula hayretle bakarken karşılaştım bakışlarıyla. Ulan oğlum dedim bakma, bakma böyle güzel bakana. Bakma öldürürsün dedim. Büyük ve enlice bir kasnağın iki yanına deri geçirilmiş bir yanına tokmak bir yanına değnek sokuşturulmuş. İlk evimiz orası oldu desem yeridir. İçinde neler yaşadık da içimizde patladık. Yaşamak istedim, dedi öldürmeyi. Hayata küçük bir delik açılırdı. Yaşardım içinde hem. Küçücük kalırdım ama yaşardım. Şaşardım sonra tabi. Bunu nasıl becerebildim dedim. Gittim çalıştım. Her yerde. Pis adamların yağlı vücutlarına kese bile vurdum. Bunları hiç anlatmadım ona. Üşüyünce terlerim aslında. İçim ısınır birden. Midem bulanır. Kan da kusarım ara sıra. Beni dedi sevdiğini söylerdi. Hayatım derdi. Hayatı ben iseydim o da küçük delik olabilirdi. Hayata sonra küçük bir delik açtım. Tam kalbinin ortasından açtım. Delik açılınca güzel kokular sardı her yanı. Yanı başında oturdum. Hayatım dedim ne güzel kokuyorsun. Sen almıştın ya dedi, ondan sıktım. Ben mi almıştım. Evet ben almıştım. Ne zaman almıştım? İyi yapmıştım. Sevinmişti. Mutlu olmuştu. Boynuma sarılıp beni öpmüştü bile. Ben ne yapmıştım hatırlamıyorum. Sonra daha çok çalıştım. Kendimce işler. Gece işleri. Bekçilik yaptım. Kaçak taksiye çıktım. Bir keresinde hatta, bir pavyonda, bir adam bana. Son anda vazgeçtim. Arkamdan bir de küfür etti o.ç. Sonra dedim böyle olmaz hayat. Hayata demişim gibi oldu. Kendime dedim onu. Yaşamak mı istiyorsun. Kabul. Öldür onu. Daha çok çalıştım. Daha doğru düzgün işler bulmaya çalıştım. Deponun birine esrar taşımışım. Sonradan haberim oldu. Bir kaç kemiğim kırıldıktan sonra. O zaman dedim ben artık çalışmayayım. Niye çalışayım ki dedim. Gideyim evleneyim. Gittim sonra evlendim hayatla. Amcam biraz para verdi. Çok parası vardı ama az verdi. Benden adam olmaz ya, adam olmayanın da parası olmaz ya, azı olur ama. Az paramla gittik bir ev tuttuk. Düğünmüş, dernekmiş, istemem dedi hayat. Hayatın zaten her şeyi vardı. Bir ben yoktum. Bir ölüm. Hangimizi seçeceğine bağlıydı diğeri. Ama hayattı zaten ölümü de seçmezdi ki. İki ince yüzük de yaptım ama. Bir ince bilezik. İnceden bir yüz görümlüğü. İnce kızdı vesselam. İnce kadınım. Taktık sonra. Yattık. Yaptık bir şeyler. Yavaş yavaş adam oluyorsun dedi amcam bir kez gördüğünde. Görmek derken yanlış anlamayın. Çok iyi görür amcam. Bu yaşına geldi, tonla adam çalıştırır ama altını kendi işler. Böyle güzel işler. İşler, güçler, günler derken, bir gün geldi dedi ki dayanamıyorum artık dedi. Baktım öyle yüzüne. Bir şey demedim. Gittim yattım. O gece yanıma gelip yatmadı. Salonda yattı. Kanepede. Kim bilir belki de hiç yatmadı. Çocuğumu diyor, görmedim hiç sonra. Bebekken anlaşılmaz kime benzer bilmiyorum. Gözlerinin rengini ara sıra düşündüm. Bebeklikteki gibi kalmaz derler. Masmaviydi gözleri. İstediğim gibi değiştiriyorum düşününce. Düşününce her şeyi değiştiriyorum. Hayatı değiştiremedim. O öyle değil aslında. Hayat beni değiştiremedi. En başından anlamıyor insan. Tam ortadan başlıyor rüya. Sonda sonlanıyor hep. Başı yok. Bidüşüveriyorsuuuun. Hoopp. Güm. Orta yerindesin. Hadi dans et şimdi. Orta yerindesin. Gittim geldim öyle eve. Zamanla daha çok gittim gelmedim eve. Az gitmelerimde bile az buldum evde. Gider hep bir yerlere benim gibi. Hangimizin daha çok gidip daha az geldiğini anlayamadım sonrasında. Bir gece karşılaştık. Hem de kapıda. Ben biraz sarhoşum o kayınvalideden dönmüş. Kilidi bulmaya çalıştı çantasından, ben dokunmaya çalıştım. İçeri girdik. Evimize. Amcamın verdiği az parayla tuttuğumuz eve. Kirasını da hiç aksatmadan ödedik doğru. Öpmeye çalıştım. Daha kapının önünde. Kollarından tuttum. Yapıştırdım duvara. Ağlamaya başladı. Ben de ağladım sonra. Duvarın dibinde çöküverdik öyle. Sonra karşındaydım yanına geçtim. Sarıldım. Kokladım. İçime çektim. Neden böyle dedi. Sustum. Sonra kalktı gitti yanımdan. Oracıkta kaldım. Kokusu da gitti sonra. Sonra ben abi, daha az gider daha çok gelir oldum eve. Baktım daha çok karşılaşıyoruz. Evet evet. Karımla. Hayat olan karımla. Bir akşam birlikte yemek bile yedik. Sonraki akşamlar devam etti yemeğimiz. Sonra ben bir gece televizyonu açtım. Sonra o bir sabah süpürgeyi açtı. Odanın perdelerini, penceresini bile açtı. Hiç kızmadım. Sonraki hafta musluğu tamir ettim ben. Başımdan durmadan iş buyurdu. Başımı kaldırıp gülümsediğimi bile hatırlıyorum. Haklısınız bana has bir hareket değildi. Biraz eğreti durdu. Musluk tamir edebildiğimi görünce ve biraz da utanıyorum ama gülünce zile basmayı öğrendim. Zile basmak öyle kolay değildir. Zil güzel çalıyormuş dedim bizim. Elimdeki poşetleri bile alır oldu elimden. Dolmaya başladı yine. İçeme içime hayat dolmaya başladı. Ben yine korkmaya başladım. Nutella da almışsın dedi o zaman. Severdi bilirdim. Hurma yağı dolu içi, damarları tıkanacak. Kanı donacak sonra. Kansızlaşacak. Nesquik, mısır gevreği de var dedi. Evet onların içinde de var dedim. Ne diyorsun demedi. Güldü canını sevdiğim. Toparladık. Alıştık. Davul dengi dengine çalmaya başladı. Öyle sanıyordum.

...

Bir yetmişlik daha açtı Rüstem. Edip diye seslendi. İki pide daha gönder. Edip pide. Pide edip. Bu Niyazi de değişik adam. Çocuğu olunca, pideyi ters düz edip, Edip koymuş adını. Sonra dedi. Edip midir adı? Kim bilir evladım dedi Rüstem. Mayalı hamurdan ince yayvan, buram buram yayıldı kokusu. Sonra dedi. Sustu. Eve geldim o gece. Oğlan, ağlıyordu. Hayatım nerdesin? Bardağı bir dikişte içti. Banyoya baktım en son dedi. Hayat susmuştu. Hurma yağı geldi aklıma onu öyle görünce. İnanır mısın kanı akıyordu. Aynı kokuyordu. İnce kadınımdı diyor. İncecik bileklerine ince bir jiletle incecik bir çizgi bırakmış. Hafif sesli bütün aletleri susturdum. Davula sabaha kadar vurmak istiyordum. Sağ elim değnek, sol elim tokmak. Vurdum başıma. Vurdum başıma. Sonra dedi. Bakmayacaktım öyle bakana, baktım. Bakmayacaktım öldürdüm diyor. Çocuğun adını hiç söylemiyor. Hayat diyor Rüstem ince bir çizgi. İnanır mısınız hiç ağlamıyor.