Ekmek Sıcak, Allah Güzel, Annem İyi

Şüheda Merkürlü

ekmek sıcak,Allah güzel,annem iyi’

Cüzdanını açtı, birkaç banknot ve bir hurma çekirdeği. Annesi söylemişti, okuyup cüzdanının içine koyarsan bereket getirir diye. Annesine riayet edip koymuştu çekirdeği cüzdanına. İki yıldır bu eski cüzdanda onunla beraberdi. Paralar artıyor, azalıyor, bitiyor hurma çekirdeği yerinde kalıyordu. Annesinden kalma bir dilek, bir bakış gibi ömrünün ve cüzdanının hayrı, bereketi için dua ediyordu sanki. Öyle düşünmek istedi, özlemişti annesini. Bir yığın düşüncenin yükü gözlerinde ücreti kuyumcuya uzattı. Kuyumcu çeyrek altını kutuya koydu, kadına uzattı.Kırmızı karton kutuyu dikkatlice çantasına koydu.

Üniversiteye başladıktan sonra sadece yaz tatillerinde gördüğü annesini artık hiç göremiyordu.Hem halk bilimi bölümünde yüksek lisans yapıyor hem de fotoğrafçılık yaparak geçimini sağlıyordu. Şimdi de köyüne bir düğün fotoğrafçısı ve aday bir halk bilimci olarak gidiyordu. Annesinin gülen gözlerine çabucak kavuşma arzusu duydu. Sabahtan beri ilçede kalan işlerini toparlamakla uğraşmıştı.

İkindi ışıkları yüzüne vururken onu köye götürecek minibüse doğru yollandı. Saat beşi vurduğunda araç hareket etti. Minibüs ağır ağır yolcularını toplarken fonda Müslüm Gürses’ten Dağlarda Kar Olsaydım çalıyordu. Kavuşma isteği ile binilmiş araçta buruk bir tebessümle gittikçe seyrekleşen binaları ve kar olmak istediği dağları izlemeye koyuldu. Bir buçuk saatlik yolculuğun ardından araç köy meydanında durdu. Asıl düğün yarın olmasına rağmen eğlence şimdiden başlamıştı. Erkekler lambaları takıp etrafı süslerken bir yandan da davul zurna eşliğinde eğleniyorlardı. Kadınlar ise yine meydandaki taş fırında yarınki düğün için imece usulü köy pidesi yapıyordu. Koku ve sesler onu çocukluğuna götürdü. Düğün erkek düğünüyse , gelin dışarıdan alındıysa köyden kimse ağlamazdı. Ama dışarıya -başka bir köye çok nadirde olsa şehre- kız verildiyse eğer kına gecesinden sonraki sabah anne ağıdı ve hıçkırık sesleriyle uyanırdı. Çocukken başkalarının üzüldüğü bir olayı kendi lehine çevirmek daha kolaydır. Uyanır uyanmaz meydana koşar,çocukları örgütler ve gelini alacak olan damat tarafının geçeceği güzergahlara dağılırlardı. Kim aracın önünü kestiyse harçlığı o alır diğerleriyle de paylaşırdı. Herkes dilediğince harcardı. Tüy gibi bir dokunuş irkilmesine ve dünyaya dönmesine yetmişti.Annesinin ahretliği,kapı komşuları Güllü Teyze idi. Sarıldılar. Sonrasında Güllü Teyze elini kızın beline attı, O’nu pide kokularının gelmeye devam ettiği fırına yönlendirdi. Ekmek pişirmek ile meşgul olan annesi kafasını kaldırdı, kızına baktı gözleri dolmuştu. Mahzun bakan kadının kalkmasını bekleyemedi,hem kıyamadı da. İlişiverdi annesinin dizinin dibine. Dünya ve hasret yüküyle bulutlanmış iki çift göz birbirine değdi. Kadın ekmek kokan elleriyle kızının yüzünü tuttu alnını öptü ve ekledi: ‘’Hoşgeldin evimin neşesi.’’

Fil Gözü