Kelimeler: İğne, Afyon, Hırsız
Mahallenin Kahramanları
- Memur bey, haberiniz olmuştur, iki aydır mahalleye hırsızlar dadandı. Benim evime iki kere girdiler. İlkinde yastık altı biraz altınım vardı, yastık altı dediysem yastığın altında değildi tabii, salonda, konsolun çekmecesindeydi, bizim hanımın masa örtülerinin altına saklamıştım. Çalmış namussuzlar. Yemeyip içmeyip biriktirmiştim onları ben. Dişimle tırnağımla kazanmıştım. Ev alacaktım, peşinat olacaktı. Vah vah ki gitti hepsi. Elleriyle koymuş gibi almışlar, masa örtüleri katlandıkları gibi duruyordu. Bulacak mısınız altınlarımı?
- Devam et.
- Umurunuzda değil tabii değil mi garibanın malı. Tüküreyim bu işe. Neyse. İki kere girdiler demiştim ya, ikincide bir bok bulamamışlar tabii, televizyonu yüklenip götürmüşler, 24 ekran elsidii, dokuz yüz liraya almıştım geçen sene. Yepisyeni.
- Eee?
- Ne ee, bu kadar işte. Elde avuçta bir şey kalmadı. Yeni televizyon alacak param da yok.
- Çocukları tanıyor musun?
- Şöyle böyle. Varlıklı bir aile olduklarını biliyorum. Mahallenin lüks binalarından birinde oturuyorlar. Şu geri dönüşüm evlerde. Satın aldılar. Dupleks ev. Ne hikmetse hırsızlar uğramamış oralara. Varsa yoksa fakiri tokatlamakmış dertleri.
- Çocukların birileriyle husumeti var mıydı?
- Ne husumeti memur bey? Çocukların yüzümüze baktığı mı var? Kaale almaz böyleleri bizi. Selam sabah hak getire. Kaldı bir de husumetleri olacak. Biriyle husumeti varsa insanın onu kendine denk görmesi gerek. Mümkün değil. Hepsinin burnu bir karış havada. Göz göze gelmeye bile tenezzül etmezler.
- Bildiğiniz bir vukuatları var mı?
- Sadece bu son olay işte. Hay çok yaşasınlar! O günden beridir tek hırsızlık olayı olmadı mahallede. Ne dersiniz bulunur mu bizim altınlar?
***
- Önlem almaya çalıştık tabii. Bütçemizle birkaç güvenlik kamerası aldık. Ama bizim mahalle büyük, her eve kamera almaya gücümüz yetmez. Ev sahipleri de kendileri almak yerine bizden beklediler… Bekçileri yönlendirdik, sabah akşam devriye gezdiler, yine de işte önünü alamadık. Muhtemelen bir hırsızlık şebekesi söz konusu. Elimiz kolumuz bağlı. İki ayda herhalde en az kırk haneye girdiler.
- Kamera kayıtlarında bir şey bulamadınız mı?
- Yok. Kameraların üstüne hırka, şapka filan atıyorlar. Dedim ya, profesyonel çalışıyorlar. Tek bir silüet bile yakalayamadık. Kilitler de fayda vermiyor bunlara. Malum mahallemizde gecekondu çok, balkondan oradan burdan giriveriyorlar içeri.
- Çocuklar hakkında bize ne söyleyebilirsiniz?
- İyi çocuklardır. Bir haşarılıklarını duymadık şimdiye dek. Gerçi çok tanıdığımı da söyleyemem. Ama eğitimli bir ailenin eğitimli çocukları diyebilirim. Efendi çocuklar. En azından öyle görünüyorlar. Öyle dışarı oynamaya filan da pek çıkmazlardı. Sanırım o gün papağanlarını kaçırmışlar, onu arıyorlarmış. Yazık oldu onlara da. Ama doğrudur, o olaydan sonra hırsızlık olmadı. Belki de her tarafta polis olduğundan, bir şey demek için erken sanırım değil mi memur bey?
***
- Güm diye düştü, güm diye... Sanki bir un çuvalı. Her ayrıntısını hatırlıyorum. Çok korkunç. Ben ilk defa o gün bir ölü gördüm. Gözümün önünde öldü gencecik çocuk. Pazardan dönmüştüm, eve yürüyordum, benim evim birkaç bina ötede. Bağırma sesleri duydum. Merak ettim, sesin geldiği yere doğru çevirdim kafamı. Bizim Eminegil’in çatı arasından geliyor sesler. Onlar üst katı sonradan çıktılar, çatıyı da kapamadılar. Oğlu için çıkmıştı ikinci katı, vah Eminem vah. Allah kimseye evlat acısı vermesin, hayırsız bile olsa anne yüreği, bir umut belki düzelir diye diye işte..
- Maktülü tanıyor muydun?
- Tabii ya, Emine’yle gider gelirdik. Evlenecekti, sözlediler bunu. Sonra nişan bozuldu. Seyhanlarda kasap bölümünde çalışırdı işi bıraktı, itlere, serserilere takılır oldu; oldu mu sana ayyaş kabadayı? Anasına el kaldırmaya başladı beş kuruş için. Benim gariban Eminem, hocalara mı gitmedi, lokma mı döktürmedi, eyüp sultan’da dua mı etmedi... Oğlan düştü müydü uyuşturucu batağına. Bir gider, kaç hafta sonra gözü şiş, kulağı kesik, yara bere içinde döner, bir iki hafta durur sonra tekrar sırra kadem basar. Vah Eminem vah.
- Oğlu uyuşturucu bağımlısı mıydı yani?
- Hem de nasıl. Anası bazen saklardı malı. Gözü dönerdi hayırsızın. Geceleri it gibin ulurdu afyonu olmadı mı. Tüm mahalle şahit. Uğursuz tiplerle takıla takıla sonu böyle oldu işte. Un çuvalı gibi. Küt. Betona. Neyse ki cenazesi var, anası hep korkardı, bir yerlerde ölüp kalacak cenazesini kaldıramayacağım diye.
- Çocukları tanıyor musunuz?
- Hangi çocukları?
- Terastaki.
- Ha, yok, tanımıyorum.
***
- Biz, şey, Kivi kaçtı, Kivi bizim şey, papağanımız, amazon cinsi, şey işte biz de onu aramak için çıkmıştık. Alışık değil uçmaya pek. Yakınlardadır dedik. Yorulur, çok uzağa uçamaz herhalde, ama herhalde uçmuş ama biz o zaman öyle sandık, arayalım dedik. Yolda gördüğümüz insanlara sorduk. Bir de binaların kuytu köşe yerleri var mı belki saklanmıştır diye bakıyorduk... Sonra işte o beyaz apartmanın çatı arasını gördük. Şey, kapıyı çaldık ama kimse açmadı. Yukarı çıkmak için. Kapıyı ittim, açıktı, bakalım dedik, yukarı çıktık. Çatı arasına. Sonra şey, ıııı, yerlere bakıyorduk, tüyünü filan bulursak diye, bir masa gibi bir şey vardı, üstünde bi tane iğne, kola şişesi ve kaşık vardı, uyuşturucu için kullanıldığını anladım, kardeşlerime hemen gidelim dedim, çünkü şey, içime doğmuştu galiba, ama kardeşlerim küçük, anlamadılar neden panik olduğumu. Daha her yere bakmadık diye mızırdandılar. Onlara söylemeye çalıştım burada uyuşturucu kullanıldığını, tam o sırada o adam gelmiş. Ne işiniz var burada diye bağırdı. Papağan aradığımızı söylemeye çalıştım ama dinlemiyordu, polis misiniz lan siz, kimsiniz lan siz deyip duruyordu. Kardeşlerim çok korkmuştu. Küçük kardeşim ağlamaya başlayınca adam daha da sinirlendi. Cebinden bıçak çıkarttı. Şey işte, o zaman anladım adamın niyeti kötü, kafası da bir milyondu belli ki, hızlıca üstüne doğru koşup onu aşağıya doğru ittim... Kardeşlerimi korumak için... Ben... Ben gerçekten öleceğini düşünmedim, tek amacım onu kardeşlerimden uzaklaştırmaktı. Zaten üçüncü kattaydık, en fazla kolu bacağı kırılır sandım... Nefsi müdafaa sayılmaz mı? Hem daha on sekizime de girmedim ben.
- Kaygılanman gerektiğini düşünmüyorum. Ayrıca bu olay sayesinde bir hırsızlık şebekesine ulaştık. Maktülün mahallenizde iki aydır devam eden hırsızlık olaylarında parmağı olduğunu düşünüyoruz. Elbette bu işi tek başına yapacağını sanmıyorum, belki uyuşturucu karşılığında başkasının pis işlerini yapıyordu, şimdilik telefon kayıtlarını inceliyoruz. Sana ve kardeşlerine gelince, eğer hırsızlık olayları son bulduğu için mahallede sizi krallar gibi karşılarlarsa şunu yine de unutma, ellerinde kan var, tüm ömrün boyunca bunun yüküyle yaşayacaksın. Yardım almak için bir psikoloğa filan gidebilirsin. Kardeşlerin de.
Önce şunu belirtmeliyim ki atölyede metin nasıl paylaşıma açılırmış onu öğrenmiş oldum, teşekkür ederim. (:
Öykü çok güzel, fikir güzel, diyaloglar sahici, adamlar, kadınlar, çocuklar filan dolaşıyor öyküde, sadece final biraz didaktik olmuş sanki, kalemine sağlık.
Teşekkür ederim Esra abla, final konusuna katılıyorum, aslında didaktik hiç sevmem ama nasılsa böyle olmuş:)
Nazarlık. (:
Merhaba,
Sıcak bir mahalle öyküsü olmuş. Karakterlerin üsluplarından onları tanıyabilmek benim hoşuma gitti. Sadece diyaloglardan oluşması da ayrı bir zorluk olmuş, biçimsel açıdan da güzel. Sonunun sizin de içinize sinmediğini belirtmişsiniz. Mükemmel sonlar bulmak her zaman mümkün olmuyor, yalnız değilsiniz. (burada mahcup emoji) Acaba gelişme kısmında gerilim biraz daha tırmandırılabilir miydi? Böylelikle sonuyla daha güçlü bir kontrast sağlanabilirdi belki. Muhayyilenize müdahale etmek istemem. İhtimalleri düşündüm ben. Hikayenize en güzel sonu yine sadece siz yazabilirsiniz nihayetinde. :)
Selamlar...
Faydalı bir yorum oldu bu benim için, çok teşekkür ediyorum.
Eyüp Sultan büyük harfle yazılır sevgili Elif Sena Ergin.
Bu satırları yazarken ailenizin kaçan papağanından esinlendiniz galiba. Sıcak bir öykü. Teşekkür ederim.
Esinlendiğim çok doğru güzel yakalamışsınız. Ben teşekkür ederim.
Küçük çocuklara Polis misiniz lan diye bağıran adam hiç de olmamış sevgili Elif Sena Ergin.
Sena Hocam, son paragrafı okurken keşke başlık mahallenin kahramanları olmasaymış diye geçirdim içimden ama bu cümleyi okumak çok iyi hissettirdi bana. Diyaloglar da kurgu da çok keyifliydi. Yüreğinize, kaleminize sağlık
Okuduğun ve yorumladığın için teşekkür ederim Hilal, haklısın başlık pek olmamış. Zaten başlık koymakta da hiç iyi değilim:)
Merhaba, Anlatım biçimi anlatılan hikayeye uygun olmuş. Diyaloglar zayıf değil ama daha güçlü olabilir. Öykünün sonunu beğenmedim. Anlatımda tatlı bir mizah var tavsiye değil de ironik bir şekilde bitseydi, hikaye bütünlüğüne daha yakın olabilirdi. Tüm ömür boyu diye bir ifade geçiyor sonlarda. Ömür boyu ifadesi tüm ifadesi , tüm fazla bence. Genel olarak kısa sürede iyi bir hikaye bence. Emeğinize sağlık.
Merhaba Derya Hanım, çok teşekkür ederim geri dörüşünüz için, haklısınız yorumunuzda, sonu benim de içime sinmemişti. Belki aklıma daha güzel bir son gelirse yeniden yazmayı deneyebilirim
Bir önceki yorumumu neden sonlandırdınız sevgili Elif Sena Ergin
Güzel bir öykü. Karakterler canlı. Başını sonundan daha çok beğendim.
Elinize sağlık.