Başlıksız

Ayşenur Önler

Hırsız-İğne-Afyon

Ofiste sabahladığı ikinci gündü. İçerideki ışığın gereksiz yere yanması vaktine kadar masasından kalkmadı. Üç gün önce ev sahibiyle tartışması üzerine bütün eşyalarını kapının önünde paketlenmiş halde bulmuştu. Kapının kilidi değiştirilmişti. Polisi araması ve mevcut hak ihlalinden dolayı ev sahibi hakkında tutanak tutulmasını istemişti ve eşyalarını arkadaşının evindeki depoya bırakmıştı. Evsiz kaldığı için, patrona rica minnet birkaç gün ofiste idare etmeyi kabul ettirmişti. Arkadaşlarını bu süreçte epey rahatsız etmişti ve çok acil durumlarda onlara gitme hakkını kendinde mahfuz tutuyordu. Özellikle de Selim’in evinde kaldıktan bir gün sonra evine hırsız girmesi onu epey tedirgin etmişti. Her ne kadar yakın arkadaşı olsa da, sorgulayıcı birkaç soruya maruz kalmıştı.

Uzun süre oturmanın verdiği yetkiye dayanarak ayağa kalkıp esnedi. Kahvaltı için neler atıştırabilirim, diye düşünerek ofisin küçük mutfağına gitti. Dünkü öğlen yemeğinden biraz ekmek kalmıştı. Evden getirdiği peyniri buzdolabının köşesinden çıkardı ve karnını doyurdu. Ofiste kalmasına karşılık fazla mesai yapıyordu. Bir ay önce geliştirmeye başladığı yazılımdan hata alınca bütün gece kod satırlarını tek tek kontrol ederek hatayı aradı. Sonlara doğru nokta yerine virgül koyduğu o ufacık hatayı görünce çok kızdı kendisine. En azından herkes gelmeden bulduğu için şanslı saydı kendisini.

Masasına dönünce bugün yapması gerekenler şeyleri önündeki müsvedde bir kağıda yazdı. Epeyce iş birikmişti ama düzenli bir şekilde ilerlerse bitiremeyeceği şeyler değildi. Kağıdı masasının yanındaki panoya iğneledi. Saat yediye gelmişti bu sırada da. Bir saate kadar herkes gelirdi.

Kapının hızlıca açılmasıyla irkildi ve uykusuzluğun da verdiği halsizlikle, gelen mutfak görevlisine gülümsedi. Orta yaşlı güleç bir kadındı. İki çocuk okutuyordu şehir dışında. Büyük kızı mimarlık, küçük kızı da psikoloji bölümündeydi. Enerjik bir gülümsemeyle selamladı kendisini.

“Merhaba. Size de günaydın.” dedi aynı halsizlikle. Gülümsemeye çalışırken son atpsini de kullanmış gibiydi.

“Hayrola Faik Bey, erkenden gelmişsiniz ama hala afyonunuz patlamamış.”

“Sormayın, bu gece de burada kalmak zorunda kaldım. Hiç uyuyamadım diyebilirim.”

“Yaa, sizin de işiniz zor. Bu dünya kiracılar için çok dar. İnşallah feraha kavuşursunuz.” dedi ve mutfağa yöneldi kadın.

“İnşallah.” dedi yarım bir ağızla. Bu yaşında duyduğu laf mıydı şimdi bu? Kiracılar için hayat daha darmış. İnsanlar ne kadar da rahat bir şekilde konuşuyorlardı. Kadın bütün sıkıntısını kiracı olmasına indirgemişti. Hoş, bu kültürde ev sahibi olmak en kıymetli şeydi. Kimse buna itiraz edemez ancak aksi gibi ev fiyatları da almış başını gitmişti. Bunları düşünmek yerine işine odaklanmaya karar verdi. Birkaç saat daha kod yazıp ara vermekti niyeti. Ancak masaya başını koymasıyla uykuya dalması bir olmuştu.