Saat öğleden sonra bur civarı olmalıydı. Gece film izlerken uyuya kaldığım kanepede gözlerimi açtım. Daha doğrusu gözlerimi aralamaya çalışırken bir yandan da el yordamıyla telefonumu bulmaya çalışıyordum. Bilirsiniz telefon elinizden üç cm uzakta da olsa görmeyen akıl için sonsuz uzaktadır. Bende de öyle olmuştu. Günün siftahı bir küfür olacaktı, anasını.. dememle elim telefona ulaştı.
Telefonun ekranına bakıyor ama birşey anlamıyordum. Doğruldum, koltukta oturarak yüzümü ovuşturdum ve ekrana baktım.
Babam mesaj atmıştı, üç kelime "hemen Afyon a gel". Babamın bana attığı ilk mesaj olabilirdi. Bir buçuk yıldır Eskişehir'deydim ve eve dönmeye niyetim yoktu. Babam, mesajı sabah atmış ve ne bir açıklama ne de bir arama yapmamıştı. Sözünün emir olduğunu bilen babam parmaklarını yormak istememişti anlaşılan.
Kalktım ve mutfakta kahve için temiz bardak aramaya başladım. "Koskoca Adam oldum yahu, saa ki seni dinlemek zorundayım." Makarna tabağının yanındaki yeşil bardak temiz görünüyor, kettle a su koydum "eşek başıyız Sanki, gelmiyorum lan bir yere". Kahvem hazırdı, Bir yudum aldım. "Annem niye aramamış, Yoksa anneme mi bir şey oldu?"
Yatak odasına geçip bir ıkı parça kıyafet aldım, Zaten çabucak dönmeye niyetliydim bu yüzden evi toparlamaya gerek yoktu.
Içimde babamın büyüttüğü öfke ve annemin merhametini dinlerken otobüs koltuğuna oturmuştum. Tek kişilik koltuk bulamasam bile en azından yanım boştu. Şimdilik. Şimdilik diyorum çünkü ikinci durakta yanıma ahirete bilet aldığı belli olan ama tüm birikimini yanında götürmeye kararlı bir teyze oturmuştu. Eli sıkı, ağzı gevşek bu kadın susmak bilmiyor Afyon'daki dede mirası yerlerini anlatıp duruyordu. Kulaklığımın hükmünü yitirdiği anda arkadan küçük bir hanım kız midesinin o harika sesiyle fon yapıyordu.
Işkence böyle sürüp giderken bizim eli sıkı, aceleyle çantasını aramaya başladı. Bir şey kaybetmiş gibiydi. Hiç oralı olmasam da o beni bayağı incelemeye başladı. Aniden "hırsız!" diye bağırmaya başlayınca neye uğradığımı şaşırmıştım.
"Bu nasıl bir gündü, nereden çıkmıştım yola, niye annemi aramamıştım. Salak kafam"
Muavin yanımıza gelmiş teyzeye ne olduğunu soruyor bir yandan da beni süzüyordu. Ahiret yolcusu "iğnem kayboldu ah benim nazenin, incecik iğneciğim. Ben sana iplikleri bile layık görmezken Hangi gaddar ellere düştün" deyip bana bakınca kahkahayı patlattım.
Bildiğiniz gibi iğne büyük dedesinden kalmış, komiser bey ben nerden bileyim. Vallahi ben bir şey çalmadım. Alın şu kelepceleri bileğimden.