CENNET KÖŞESİ Mutfaktan gelen çaydanlıktaki suyun sesi tüm evi ufak ufak sarmaya başlarken balkondan gelen mırıldanmalarda eve dolmaya başlamıştı.Gülizar her zamanki gibi çayı demlenmeye bırakırken yavrularının yanına geçmişti.Balkonunu adeta cennetten bir köşeye çeviren Gülizar çiçekleri çok severdi.Cahit Sıtkının tabiriyle yolun yarısında olan Gülizar zorlu bir hayatın ortasında bile cennetten bir köşe olabileceğine inanmıştı.Belki balkonundaki bunca çiçek bu inancın tehazürüdür...bu arada hala uyanmamış olan Ömer her zaman olduğu gibi kedilerinin üstüne atlamasıyla güne merhaba demişti.Buda kedilerinin acıktım demesinin bir yoluydu.Yatağının kenarında oturan Ömer’in daha afyonun patlamadığı yüzündeki asabiyetten belliydi.Tabi her şey Gülizar’ın içeri girip ‘Günaydın hayatım, çay hazır.’ demesine kadardı.İşte şimdi Ömer’in günü aydınlanmıştı.Az önce yüzündeki huysuzluğun getirdiği kırışıklıklar yerini geniş düzlüklere ve sıcak bir gülümsemeye bırakmıştı.Öyle ki az önce kendisini yataktan sıçratan kediye bile mamasını kendi elleriyle ve o sıcak gülümsemeyle koymuştu. Buna Ömer ‘Gülizar Etkisi’ diyordu.Ne zaman nerede ne halde olursa olsun bir tutam Gülizar ile her sey mümkün olabilirdi.Tıpkı aksi bir sabahın bir anda sımsıcak gülümsemeye gebe olabileceği gibi.İşte Ömer için Gülizar böyle bir sevdaydı…Ömer o sıcak gülümsemesiyle beraber mutfağa gelmiş ve her zamanki neşeleriyle kahvaltılarını yapmışlardı.Beraber yaptıkları ilk kahvaltıdan beri bu neşe hiç değişmemişti.Bugün bu neşenin yanında ayrı bir heyecanları da vardı.Gülizar iki yıldır bir hastalıkla mücadele ediyordu ve son aylarda bu hastalık iyice ilerlemiş mücadelesi gittikçe zorlaşmıştı.Ameliyat olması artık kaçınılmaz bir gerçekti ve bu ameliyat çokça masraflıydı.Bugünü farklı kılan ise ameliyat parasını sonunda denkleştirmiş ve bankadan çekecek olmalarıydı.Öyle ki Ömer parayı toparlayabilmek için gece gündüz çalışmıştı ellerinde ne varsada satmıştı.Ömer şimdi parayı bankadan çekmek için hazırlanıyordu ancak öncesinde yapması gereken bir şey vardı.Ömer çok uzun zamandır olmasada hatırı sayılır bir süredir şeker hastasıydı.Evden çıkmadan insülin iğnesini Gülizara yaptırdı ve ona sarıldıktan sonra yola koyuldu.Adımları onu Gülizardan uzaklaştırırken aynı zamanda da yakınlaştırıyordu.Bankaya geldikten sonra işlerini çabucak halleden Ömer katlanarak artan heyecanıyla beraber bankadan çıktı.Tüm çabası umudu emeği avuçlarındaydı ve içinde hakim olamadığı bir mutluluk iyiden iyiye baş göstermeye başlamıştı.Çokta güzel sayılmayacak bir hava varken Ömer için sanki mevsimlerden bahar aylardan nisandı ta ki o an yaşanana kadar. Bankadan çıktığından beri kendisini takip eden bir motosiklet yanına yanaşıp çantasını aldığında Ömer havanın aslında ne kadarda kötü olduğunun farkına varmıştı.Ne olduğunu bile anlamadan gözden kaybolan hırsızların arkasından aslında tüm umutları da kaybolmuştu.Ellerinin arasından alıp gittikleri çanta sanki tüm dünyasını başına yıkmıştı ve Ömer’i bir anda dizlerinin üstüne çökertmişti.Ömer’in yüzünde artık umudun tatlı gülümsemesinin yerine kahroluşun acı ifadesi vardı.Çünkü Gülizar için tüm umutlar yok olmakla kalmamış Ömer içinde bir anda dünyadaki tüm anlamlar yerini derin bir anlamsızlığa bırakmıştı.Bugün iki hırsız için kazançlı bir gün iki sevdalı için ise kaybetmelerin en ağırıydı.Ömer o gün eve gidemedi.O günü takip eden hiçbir günde eve gidemedi.En son ayakları onu sahile götürmüştü.Ömer’i son gören deniz oldu.Sonra Ömer deniz oldu denizin dalgalarına karıştı.Gülizar hergün Ömer gelir umuduyla kapıyı gözledi.Birgün kapı çalacak ve içeri giren Ömer olacak diye hayal etti ta ki kendiside toprak olana kadar.Çaydanlıktan kaynayan suyun tatlı sesı artık gelmiyor.Gülizar’ın cennet köşeside dünyanın telaşına yenik düştü.Kedi kimbilir nerede?Ömer ile Gülizar…Onlar yine beraberler başka bir dünyada hırsızlardan uzakta…. FURKAN DOĞAN