Gelinlik

Elif Aytekin

Sonbaharın en tatlı esintilerini hissettirdiği bir Pazar sabahının ilk saatleriydi. İhsan Bey’in yürüyüş yapmayı en çok sevdiği zamandı. Ortalıkta kimseler yokken herkes derin uykudayken o dökülen yapraklarla beraber serçelerin cıvıltısı eşliğinde Mudanya Sahilde keyifle yürüyüşünü yapmaktaydı.Emekli olduktan sonra bu yürüyüşlerine daha çok vakit ayırmıştı çok yoğun bir iş hayatı olduğu için evden işe, işten eve monotonluğundan çıkamamıştı. Çoğu kişi İhsan Bey’in çalıştığı tempoda çalışamazdı bunu da kabul edelim malumunuz Kalp cerrahı olmak o kadar da kolay değildir.Bu zamana kadar evlenmemesinin nedeni de kendini işine adamasıydı. İhsan Bey, Mudanya’nın sahili gören kısmında bahçeli şirin bir evde 40 yıldır tek başına yaşamaktaydı.

İhsan Bey yürüyüşünü bitirmiş evinin güzergahına doğru yol almıştı.Bahçe kapısından içeri girecekti ki yan komşusu Nermin Hanım seslendi :

-Günaydın İhsan Bey yürüyüşten mi geliyorsunuz yine ?

-Günaydın evet Nermin Hanım yürüyüşten geliyorum hava çok güzel sahil sessiz harika değil mi?

-Evet haklısınız sahil de kimse yokken yürümek eminim çok güzeldir. Bu arada ben kahvaltı hazırladım isterseniz buyurun beraber yapalım şimdi uğraşmayın.

-Hayır diyemeceğim Nermin Hanımcığım baya acıkmıştım ben de.

-İyi ne güzel buyurun o zaman

-Siz geçin içeri ben köşedeki fırından simit alayım yeni çıkmıştır sıcacık.

-Eh, peki öyleyse.

İhsan Bey hızlı adımlarla fırına gitti 3 tane simit aldı birini yolda gelirken bitirdi zaten , bu yapmayı en çok sevdiği şeylerden biriydi. İhsan Bey komşusu Nermin Hanımın kapısından içeri girdiği sırada Nermin hanım da çaydanlığı masaya getiriyordu. İki komşu güzel bir Pazar kahvaltısı yaptıktan sonra kahvelerini içip muhabbetlerine devam ettiler. Bir ara Nermin Hanım İhsan Bey’e emeklilik nasıl gidiyor diye sordu. İhsan Bey:

-Nermin Hanımcığım yoğun bir koşuşturmanın ardından ev de durmak zor geliyor tabi. Hastanedeki meslektaşlarımı, odamı, o uzun yoğun bakım koridorunu özlüyorum en çokta, hastalarımın iyileşip evlerine dönecekleri günkü sevinçlerini, mutluluklarını görmeyi özledim.

-Siz çok iyi bir doktorsunuz İhsan Bey eminim hastalarınız her gün sizin için dua ediyordur.

-Benim yaptığım hayatlarını ufacık bir dokunuş. Hepsinin güzel hayat hikayesi olsun inşallah. Siz beni bırakın da Nermin Hanım sizin de benden farkınız yok ben emekli oldum ama siz de işlerinizi evden yapıyorsunuz sizin ki de emekli yaşamı sayılır bence.

-Hiç güleceğim yoktu İhsan Bey.Ben işimi evden yapıyorum haklısınız ama ben odalarımdan birini atölyeye çevirdim kıyafetleri burada dikiyorum, müşterilerimi burada ağırlıyorum İğne iplik arasında geçen bir ömür işte.Hatta yarına yetiştirmem gereken bir sipariş var muhtemelen bu gece bana uyku yok.

-Eh öyleyse bana müsaade sizin de işleriniz var ben de kitaplarıma gömülmeye gideyim. Kahvaltı için çok teşekkür ederim her şey çok güzeldi ellerinize sağlık.

-Afiyet olsun İhsan Bey yine beklerim.

İhsan Bey evine aheste aheste yürürken, Nermin Hanım da hemen sofrayı toparlamaya başladı çünkü teslim etmesi gereken önemli bir sipariş vardı hemen çalışmaya koyulması gerekiyordu.

İhsan Bey evine geçti ve ılık bir duş aldıktan sonra en sevdiği odasına yani kitaplığının bulunduğu odaya geçip çalışma masasına oturdu ve kitapları karıştırmaya başladı. İhsan Bey emekli olduktan sonra Geleneksel Tıbba daha çok yönelmiş ve bu yöndeki araştırmalara ağırlık vermişti. Hedefi bitkilerin faydalarından yararlanarak hastalıklara yönelik tedaviler geliştirmekti. O da biliyordu önünde uzun bir yol vardı bunun için ilk olarak işe bitkileri tanımaktan başladı. Bitkileri daha iyi öğrenebilmek için bir ansiklopedik kaynak edindi ve her gün bir bitki üzerine çalışıp çeşitli araştırmalar yapıyordu. Bugün üzerinde çalıştığı bitki afyondu.Afyon bitkisine karşı biraz önyargılıydı çünkü yanlış amaçla kullanılıyordu insanlara zarar vermesi için kötü niyetli insanlar onu işliyordu. Halbuki eskiden doktorlar afyonu hastların tedavilerinde kullanırmış. Şimdi öyle bir şey mümkün mü insanlar afyon dendiği an yüzünü çeviriyor yasaklı kelime söylenmiş gibi davranıyorlar. İhsan Bey de afyonun kötü niyetli kullanımını nasıl iyiye çeviririz diye düşünürken akşam 8 olmuştu. O vakte kadar yerinden kalkmamış yemek yemeyi bile unutmuştu. Akşam yemeğini her zaman 6 da yerken bugün derin düşünceler arasında savrulup durunca yemek yemeyi unuttu. Kafası karışmış bir halde mutfağın yolunu tuttu buzdolabına baktı dünden kalan ezogelin çorbasını alıp ısıtmak için ocağa bıraktı. Çorbanın yanına da en sevdiği şey olan mor lahana salatasından yaptı.

İhsan Bey yemeğini yediği vakitte Nermin Hanım çoktan yemeğini yemiş hatta yorgunluğunu alsın diye çayını bile demlemişti. Kolay Kolay akşam vakti çay içmez ama siparişlerini yetiştirmeye çalışırken yorgunluktan bitap düştüğü zamanlarda en çok çay içmeyi severdi neredeyse bir demliği tek başına içerdi. Siparişini bitirmek üzereydi çok zarif bir gelinlik dikmişti. Yılların tecrübesiyle aldığı her işi en güzel şekilde teslim ederdi. Bu gelinlikte onlardan biriydi. Gelinliğin kol detaylarındaki işleme kalmıştı sadece, biraz mola vermesi gerekiyordu çayını alıp salona geçti ve yorgunlukla yudumlamaya başladı o sırada televizyonu açıp haberleri seyredaldı derken yorgunluktan kanepe de uyuya kaldı. Gecenin bir yarısı uyanıverdi telaşla eyvah gelinlik diye bağırıp mini atölyeye doğru koştu neyse ki sadece birkaç küçük dikiş işleri vardı. Uyuyakalmış olmanın verdiği tedirginlikle bir an korkuya kapılmıştı ama sonrasında işin çok az kısmı kaldığını hatırlayınca içi ferahladı ve hemen işe koyuldu.İşlemeleri gelinliğin koluna dikmeye başladı ilmek ilmek emek kokuyordu gelinlik. Gece saat 3 e yaklaşmıştı her yer ıssızdı oturdukları yer şehir merkezine epey uzak kalıyordu. Bu sessizliğin verdiği huzurla işine devam etti ve son ilmeği attıktan sonra iğnesini iğneliğe sapladı.Son kontrollerini yaptıktan sonra pencereden gökyüzünü seyre daldı ne kadar da güzel ve ihtişamlı görünüyordu yıldızlar. İçeri gireceği sırada komşusu İhsan Bey’in ışığının açık olduğunu gördü yine bitki alemine takılı kaldı diye düşündü kendi kendine .İçeri girdi yatağına doğru içe rahat bir şekilde gitti. Yastığa huzurla başına koyup uyumaya çalıştı ama olmadı sağa döndü sola döndü bir türlü uyuyamadı aniden içine bir sıkıntı düştü hayırdır dedi. Kalktı yanıbaşındaki suyundan bir yudum aldı ve pencereyi açıp tekrar uyumaya çalıştı. Serin hava iyi gelmiş olacak ki kısa süre içinde uykuya daldı ama içindeki sıkıntı geçmemişti. Bir anda pencere gıcırdamaya başladı ve ardına kadar açıldı içeri uzun boylu hafif kilolu esmer bir adam girdi ve etrafına bakınmaya başladı nerede olduğunu anlamak için. Nermin Hanımın odasına girdiğini anladı yavaşça sürünerek odadan çıktı ve minik fenerini açtı ve atölyeyi buldu ve gelinliğe uzun uzun baktı. Elindeki çuvala gelinliği ağlayarak koydu ve camdan dışarı atlayacakken eşiğin üstündeyken ayağı kaydı ve odadaki vitrine çarpı çarpmanın şiddetiyle vitrinin camı hırsızın ayağı üzerinde kırıldı her yer cam kırığı ve kan olmuştu tıpkı hırsızın yüreği gibi. Nermin Hanım bu şiddetli sese uyandı ve doğru atölyeye koştu karşılaştığı manzara karşısında şoka uğradı. Karşısında ağlayan bir hırsız elinde çuval ve kırık cam parçaları ne yapacağını bilemedi sadece çığlık atabildi Nermin Hanım. İhsan Bey o vakte kadar çalışıyordu ve o sessiz ortamı bir korkunç ses bozmuştu. Hemen camdan dışarı baktı ve Nermin Hanımın çığlıklarını duydu Hırsız hırsız diye vakit kaybetmeden komşusunun evine koştu Nermin Hanım, İhsan Beyî gördüğüne çok sevinmişti hemen içeri alıp atölyeye götürdü ve olanları anlattı. Hırsız yerinden kıpırdayamıyor ayağı çok kötü bir şekilde kesilmişti ve oluk oluk kan akıyordu. İhsan Bey hemen Nermin Hanım acil ayağına müdahale etmemiz gerek yoksa ayağı kan kaybından kesilebilir dedi. Nermin Hanım:

-Kalsın öyle çeksin cezasını evimi ne hale getirdi ben polisi arıyorum dedi. İhsan Bey soğukkanlı bir tavırla lütfen beni dinleyin Nermin Hanım önce ayağına müdahale etmemiz gerekiyor yoksa durumu kötüleşebilir. Hırsız o esnada yarı baygın yatıyordu kan kaybının etkisiyle kıpırdayamıyordu bile. Nermin Hanım:

- İyi ama ne yapabiliriz ambulansı arasak buraya gelmesi yarım saatten aşağı olmaz. İhsan Bey:

- Siz bana iğne iplik getirin ve bir de havan ben hemen eve gidip geliyorum.

Bir koşu eve giden İhsan Bey bugün İncelediği bitki olan afyondan birazcık alır ve kitaptan hemen yara üzerinde uygulanma kısmını tekrardan okur. Aceleyle Nermin Hanıma döner. Nermin hanım şaşkındır iğne ipliği anladım ama bu havanla ne yapacak diye düşünürken İhsan Bey geldim geldim diye telaşla içeri girer ve hemen havanı bana verin der.Afyonları havanın içine koyar ve hızlıca dövmeye başlar iyice ezdikten sonra kremsi kıvama geldiğinde hırsızın tampon yapılmış ve baştan başa kesik ayağına sürer ve iğne ipliği eline alır dikmeye yarayı dikmeye başlar sonrasında tekrardan temizleyip ayağını sarar. O sırada hırsı yavaş yavaş uyanmaya başlar bana ne oldu der. Nermin Hanım sinirlenmiştir:

-Bir de soruyor musun hırsızlık yapmaya gelen sensin benim sana hesap sormam lazım ama sen İhsan Beye dua et seni tedavi etti bana kalsa diğer ayağını da ben keserdim.

Hırsız utangaç bir ifadeyle lütfen beni affedin dedi gerçekten böyle bir şey yapmak istemezdim ama mecburdum dedi.

İhsan Bey:

Hırsızlık yapmaya mı mecbursun evladım hem de bir gelinlik çalmışsın.Para değil, değerli takılar değil, bir gelinlik. Hırsız:

-Öyle demeyin benim için tüm maddi şeylerden daha değerli. Nermin Hanım:

-Nasıl yani ne zırvalıyorsun dedi.Hırsız:

-O gelinliği yaptığınız kişi benim 10 yıldır sevdiğim yollarını gözlediğim kişi. Ama o benimle değil başkasıyla evlenecek ve bu gelinliği başkası için giyecek ben de kendimce gelinliği çalarsam düğün biraz daha ertelenir diye düşündüm. Lütfen beni affedin dedi ağlayarak.

Nermin Hanım ve İhsan Bey birbirlerine baktı o sırada ve diyecek bir şey bulamadılar. Ortamdaki derin sessizliği ambulans ve polisin siren sesi bozdu…